11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeniden Cumhurbaşkanı adayı olma hayallerine nokta koyduğu açıklamalarının özeti buydu.
Peki siyasi bir ömrün böyle noktalanmasına değer miydi?
Birçok kişinin söylediğini ben de söyleyeyim;
Demek Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtı cephe bir araya gelebilseydi sen de onların adayı olmayı kabul edecektin öyle mi?
Kimler bunlar. Bazıları; Gezicisinden, Fetöcüsünden PKK’lısına kadar ihanet ittifakının sözcüleri. Bazıları; siyasetin evde kalmış tipleri. Bazıları; batı ittifakının elde kalmış piyonları.
Hayal ettiği geniş tabanlı mutabakatın tabanı bu ülke sınırlarını aşıp acaba nerelere kadar genişliyordu?
Bütün bunlara siyaset hırsı için değer miydi?
Herkes bir iddia ve öneri sahibi olabilir. Hiç kimse bir başkasının önerisi üzerinden tercihlerini biçimlendirmek zorunda değil.
Varsa bir iddian veya önerin. Çıkarsın, milletin önüne koyarsın. Millet de gerekli değerlendirmeyi yapar. Yaptığının önerinin millet nezdindeki karşılığını görürsün.
Milletin adamları böyle yaptılar. Onun için onlar milletin gönlündeler.
Menderes; kapalı kapılar arkasında geniş tabanlı bir mutabakat aramadı. Erbakan; sadece birkaç kişi ile yola çıkarak bir siyasi inancı ömrü boyunca savundu ve bir ülkenin iklimini bir milletim gidişatını değiştirdi. Özal; milleti dışında hiç kimseyle mutabakat aramadı. Recep Tayyip Erdoğan da zamanın muktedirleri ile kapalı kapılar ardında ittifak ve mutabakat peşinde koşmadı. Siyasi önerisini milletin önüne koydu. Milletin kararına teslim oldu.
Millet adına millet için milli siyaset böyle oluyor.
Millete ait olanı kapalı kapılar ardındaki pazarlıklara konu ederek milli olunmuyor.
Yerli ve milli diyoruz ya... Yerli ve milli olmak milletle mutabakat aramakla olur, karanlık odalarda pazarlıklarla değil.
Bir siyasi ömür böyle bitmemeliydi.
Bir siyasi ömür, bir faninin bu dünyada kazanabileceği en büyük onur, işportacı tezgahında pazarlıklara konu edilerek son bulmamalıydı.
Abdullah Gül çıkıp siyasi inançları ve siyaset görüşünü kendi eleştirilerini ortaya koyup, milletin onayına sunsaydı bunu tamamen kişisel bir tercih olarak görürdüm.
Ama geniş tabanlı mutabakat diyerek bu milletin düşmanı olan herkesle işbirliğine açık olduğunu ifade etmesi, bunu da olaylar benim dışımda diyerek, milletin zekasıyla alay ederek yapması; on yıllar boyunca ait olduğu siyasi harekete en azından oy vermiş bir seçmen olarak beni yaraladı.
Süslü püslü kelimeler örtmüyor yapılanları. Siyasetçi mutabakat arayacaksa milletine döner ve mutabakatı milletinde arar. Kapalı kapılar arkasında aramaz.
Hele bir de dönüp; bu olanlar benim dışımda gelişti diyerek milletin zekasıyla alay etmez.
Bu tavırlar, Ak Parti ile geride bıraktığımızı düşündüğümüz eski Türkiye’nin alışkanlıkları.
Dünya artık sahici politikalar dönemine girdi. Ne istiyorsan açıkça söyle. Kabul edilir veya edilmez. Her şeyi yapıp ama hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranmak faniye yakışacak davranışlar değil. Neticede birer faniyiz ve aslında fani olduğumuzun resmini gördüklerinde arkamızdan dua edecek insan da lazım.
Yaşar Baş