Referandum ile yeni bir dönem başladı. Siyasi değişim için bütün koşullar hazır. Değişim taleplerinin içeriğini gördükçe insan üzülüyor.
Türkiye bir değişime ihtiyaç duyuyor ama siyaset alanından gelen değişim talepleri kendilerine yer açmaya dönük küçük hesaplara dayanıyor hissi veriyor.
Her kim birinin ayağını kaydırmak istiyorsa veya her kim kendine bir yer açmak istiyorsa değişimin oradan başlamasını istiyor.
Türkiye’ye daha geniş bir vizyon gerekir. Çünkü Türkiye yeni bir dönemin eşiğinde olduğu gibi dünya da yeni bir dönemin eşiğinde.
Yeni dünyanın dinamiklerini kavrayarak kendisine yer açan, potansiyelini kaldıraç haline getirerek dünyanın değişimine öncülük eden bir Türkiye vizyonu temelinde değişim olması gerekir.
Türkiye’nin potansiyelini büyüten küresel ölçekte rol arayan bir değişime ihtiyaç var.
Bize karşı yapılan saldırganlıklara elbette cevap vereceğiz.
Ancak Türkiye gibi bir ülke kendi sahasına kapanmış cansiperane savunma pozisyonunda kalamaz.
Türkiye kendisine düşmanlık edenlerin iç dinamiklerini ve karar alma mekanizmalarını değiştirecek fırsatlara sahip.
Almanya nüfusunun nerdeyse yüzde beşi Türklerden oluşuyor. Türkiye’nin sahip olduğu ekonomik ve stratejik potansiyel ile bu nüfus gücü bir araya getirilerek Almanya’nın siyasi karar mekanizmaları ile ilişkilerimizi düzeltmiyorsak veya bu karar mekanizmalarını değiştirecek bir güce sahip değilsek önce kendimize dönüp bakmamız gerekir.
Ak Parti birçok alanı FETÖ’ye teslim etmiş ama en çok da bir arka kapı diplomasi alanı da olan dış ekonomik ilişkilerimiz FETÖ’nün kucağında kalmış. FETÖ’yü küresel ihanet şebekesine dönüştüren dönem bu dönem olmuş.
Resmî diplomasimizden daha fazla güçlenmişler ve çok büyük bir ekonomik entegratör durumuna gelmişler.
Bir günde yerle bir olmamalarının esas nedeni bu. Ancak gövdenin bu kadar büyümesi bir takım yönetim sorunlarını da tetikler.
Bu kadar büyük bir gövdenin bazen kendisi bir sorundur ve Türkiye doğru bir iş planına sahip olursa bu gövdenin ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Türkiye küresel ölçekte hem resmî hem de arka kapı ilişkilerini yeni bir vizyonla yeni baştan düzenlemek zorunda.
Dünyada da büyük bir karmaşa var.
Türkiye eğer referandumun yarattığı momentumu iyi kullanır ve zaman geçirmeden büyük ve vizyoner bir değişimin adımlarını atarsa yeni dünyada adım adım önünün açıldığını görecektir. Türkiye’nin yaratacağı yeni büyüme dalgası dünyadaki sorunların çözülmesi için de kapı aralayacaktır. Türkiye küçük hesaplara takılmamalı.
Hainler dışındaki herkesin kendisine bir yer bulduğu yeni dünya vizyonu için gereken adımları bir an önce atmalı.
Mülteci sorunu dahil yüz yüze olduğu bütün sorunlar aynı zamanda birer fırsat.
Örneğin; Türkiye bir özel ekonomik bölge inşa ederek mültecilerden oluşan eski kıtanın yakınında yeni bir iş gücü pazarı yaratabilir.
Örneğin; Türkiye alt yapı ihtiyaçlarının tamamını uluslararası piyasada pazarlanabilir.
Örneğin; Türkiye yeni ticaret ve enerji koridorları inşa edebilir. Güney gaz koridorunu hem büyük bir ekonomik proje hem de küresel barışın teminatı haline getirebilir.
Tek kuşak tek yol projesi ile Pasifik kıyılarından Atlantik kıyılarına küresel ticaret ve barış projesinin merkezi olabilir.
Küresel fırsatların paylaşılmasında hub haline gelebilir. Paylaşabilenler arasında savaş olmaz. Küresel paylaşımın merkezi olursak aynı zamanda küresel barışın merkezi oluruz.
Belki sayfalar tutacak daha birçok şey yapabilir Türkiye. Buradan yakalayacağı ivme ile küresel ölçekte bir oyuncu değil, oyun kurucu olabilir. Yeter ki hesabı büyük yapalım. Yeni bir sayfa açarak küresel bir vizyon inşa edelim.
Önümüz çok açık.
Yaşar BAŞ