Ekrem hesaplaşmaya işçilerden başladı. Temel kaygısı maişeti olan insanların sürekli işini kaybetme tehdidi ve tehlikesi altında tutulması açık olarak mobbingdir ve suçtur.
Mobbing insanın insana yapacağı en ağır vicdansızlıklardan biridir.
İstanbul gibi bir metropolde, büyük bir ihtimalle ailesinden uzakta, hayata tutunarak kendisi için güvenli bir hayat ve çocukları için bir gelecek tasavvuru peşinde koşan insanların hayatını, hayallerini ve huzurunu yerle bir etmek insanlığın hangi kitabında yazıyor.
Siyasetin amacı ne ki? Hayata tutunmak peşinde koşanlara huzurlu bir hayat vaad etmekten öte ne yapabilir siyaset?
Siyaset küresel çıkar odakları ile yerli işbirlikçilerinin önüne milletin eli toprak kokan analarının çocuklarını kurban etmek midir mesela.
Göreve getirdiklerinin özgeçmişlerini masanızın üzerine koyup okuyun da Ekrem’in tercihlerini görün.
İstanbul’u burjuvazinin emekçi sloganları ile nasıl teslim aldığını göreceksiniz o özgeçmişlerde!
Türkiye’nin karanlık geçmişinde yetişen burjuva oligarşisinin İstanbul üzerinden Türkiye’ye verdiği mesajı da göreceksiniz.
Koç Holding’in üst kademe yöneticilerinin transfer edildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesinde kendisine bir yudum hayat arayan işçiler kapı dışına atılarak huzurları, hayatları ve bu hesaptan hiç haberdar olmayan aileleri yerle bir edildi.
Bunların tıyneti böyledir. Kendini savunamayacağını düşündüğü birini buldular mı ne kadar insani temel ilke varsa rafa kalkar.
Bir akşamüzeri gönderilen mesajla görevine son verilen işçilerin ertesi güne nasıl uyanacağını hesap eden var mı?
Emekçi sloganları ile İstanbulluyu dolandıranlar hesaplaşmaya emekçiler üzerinden başladı.
Bu ülkenin en büyük eksiğidir siyasi dolandırıcılığın hiçbir cezasının olmaması.
Gelişmiş toplumlar, çalışma hayatının kurallarının çalışanlar için güvence sağlayabildiği toplumlardır. Çalışma hayatının en temel ilkelerinden biri de, çalışanın işverenden gelecek bir hukuk dışı saldırganlık tehlikesinden uzak tutulmasıdır.
Eğer işveren bir kamu kurumu ise, işveren adına hareket eden temsilcilerinin hukuka bağlı kalma zorunluluğu iki kat artar. Çünkü çalışana yapılan hukuk dışı uygulamanın ortaya çıkaracağı mali külfet kamu kurumunun kaynaklarından ödenir.
Bir tüzel kişi olan kamu kurumları adına hareket edenlerin temsilcilerinin davranışları nedeniyle kamu kaynağı zarar görmüşse, kamunun zararının hukuka aykırı kararı alan kamu görevlisinin şahsi mal varlığından tahsil edilmelidir.
Ekrem’in bir mesajla kapı dışına attığı işçiler eğer mahkeme kararı ile bu işlemi iptal ettirirlerse, bu işlem nedeniyle mesai karşılığı olmayan ödemelerin Ekrem’in şahsi mal varlığından karşılanması gerekir.
Hukuk devleti yapanın bedelini ödediği bir sistemdir. İnsanların hayatı ve geleceği hakkında Bodrum tatilinde teknede karar alanlar bu hukuk dışılığın bedelini mutlaka ödemeliler.
Makul bir neden yokken, işçileri baskı altına alıp siyasi saiklerle mobbing uygulayanlar bunun bedelini mutlaka öderler ve ödemeliler.
Mesajla hayatını kararttığı işçinin kazandığı tazminatın İBB bütçesinden değil Ekrem’in cebinden çıkması gerekiyor.
Anayasa başta olmak üzere hukukun gereği budur.
Yaşar BAŞ