Kılıçdaroğlu ilk defa Gandi ilan edilmiyor biliyorsunuz. Daha önce Gandi ilan ettiklerinde sanıyorum Serdar Arseven, Gandi değil Dandi demişti.
Ben şahsen siyasi muhalefetin aşağılanmasını doğru bulanlardan değilim. Görüşlerini beğenmeyebilirsiniz. Temiz bir dil kullanmak sadece muhataba değil okuyucuya duyulması gereken saygının bir gereği.
Ama bazen kullanacağınız dil durumu anlatmak için kâfi gelmiyor.
Ana Muhalefetin liderine bir bakın. Almış eline bir pankart. Karikatür gibi. Önceden planlandığı çok belli olan bir şov. Hangi içerik hangi gerekçe hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı konusunda kendilerinin de bir izahı yok. Tam olarak Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına karşı olup olmadığı da belli değil. Kendileri bununla sınırlı değil dediklerine göre.
Birkaç günlük yürüyüşten sonra en önemli nedeni açıkladılar. Neymiş. Cumhurbaşkanlığı yargıya talimat veriyormuş. Bunun belgesini sunma karşılığında Cumhurbaşkanının da istifasını istiyor.
Hani milletvekili, Ana Muhalefet Partisi lideri falan olunca insanın aklına acaba ne var diye gelmiyor değil.
Ertesi gün müşerref olduk açıkladıkları belgeyle. Açıkladıkları belgeye bakınca, insanın aklına bazı argo cümleler geliyor ama terbiye mecburen engelliyor.
Yargıya talimat dedikleri şey, Cumhurbaşkanı Genel Sekreter Yardımcısı imzasıyla yazılmış, sonu arz ederim ile biten bir suç duyurusu. Cumhurbaşkanlığı adına evrakı imzalayan Genel Sekreter Yardımcısı da bir hakim. On binlercesi çeşitli resmi kurumlar tarafından, muhtemelen birçok CHP’li Belediye Başkanı tarafından da yargı organlarına gönderilen sıradan yazılardan biri.
Bunun için mi yürüyorsunuz yani. Eğer bunun için yürüyorsanız hiç yorulmayın. Kendinizi de komik duruma düşürmeyin.
2019 seçimlerinde sonuç konusunda endişeli olan AK Partililerin de endişeli olmasına hiç gerek yok. Bu kafa ile bırakın devlet başkanlığı seçimlerini kazanmayı, bunlar oy kullanmayı bile beceremez.
İnsanın aklına acaba parti içinden Kılıçdaroğlu’na komplo mu kuruldu diye geliyor. Hadi bu yazıyı önüne sana komplo kurmak isteyen biri eline tutuşturdu. Arkadaş senin okuman yazman yok mu ya. İnsan eline tutuşturulan yazıyı bir kez bile okumaz mı? Okumuştur demeyeceğim. Çünkü okumuş da böyle anlamışsa o zaman tam olarak halimize ağlamamız lazım. Etrafında bu konuyu konuşabileceğin veya fikir alışverişinde bulunabileceğin bir tane bile hukukçu yok mu?
Kılıçdaroğlu’na umut bağlayan bir hukuk adamı varsa emin olun kahrolmuştur.
Türkiye’nin yargılama kalitesinde sorunlar var mı? Elbette var. Ha şunun da altını çizeyim. Sorunlar var ama Türkiye’nin yargılama kalitesi dünyanın en ileri sayılan ülkelerinden de çok daha ileridedir. Buna rağmen her zaman daha iyisini yapmak mümkün olduğuna göre eleştirilecek bir taraf da vardır. Benim de özlediğim şey şu; birileri yargılama konularını sloganlara indirgemeden takip etsin. Gerçek ve temeli olan eleştiriler yapabilsin. Yargı organları da kendilerini geliştirme konusunda bu eleştirilerden yararlansın. Kötü niyetli olanlar varsa bunlar da teşhir edilsin bedelini ödesin.
Eleştiri yapacak olanlar, eleştirilerine dikkat çekmek için belirli sınırlar içinde eylemler yapma hakkına da sahip olabilir. Yasal olmayan son derece provokatif bir eylem varsa aklınıza ne gelir. Çok büyük hukuk ihlallleri, genel olarak yaşamı etkileyen baskılar vesaire değil mi?
Hadi onu da geçtim. Özel bir durum da olabilir protesto edilen. Kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorsan, çıkıp nedenini anlatırsın. Haklı bulanlar olursa destek olurlar.
Esasen eline pankartı alıp yollara düşünce, yargılama işlemlerinden tedirgin ve rahatsız olanlar belki de kendi talepleri için bir sözcü buldukları umuduna da kapılmış olabilirler.
Bu kadar yırtınmanın gerekçesi olarak bula bula bahsi geçen yazıyı bulabilmişler.
Bu yürüyüş hukuken ve siyaseten zaten meşru değildi de bu saatten sonra tüm psikolojik meşruiyeti de çökmüştür. Bütün eylemi bu yazıya indirgediğine göre, bu yürüyüşten beklentisi olan birkaç militan dışında kimsenin kaldığını da sanmam.
Oysa bazılarının ne kadar büyük umutları vardı değil mi?
Allah bu CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na umut bağlayanlara kolaylık versin.
Yaşar BAŞ