Türkiye Akdeniz’e egemen olmaya çalışan eşkıyalığa ve oldu bittilere karşı haklarını koruyacak adımları kararlı bir şekilde atıyor. Doğal kaynak araştırması için hak sahibi olduğu bölgelerde fiili çalışma yapıyor ve egemenliğini koruyacak yeteri kadar askeri kuvveti de hazır tutuyor.
Uluslararası hukuk açısından son derece meşru haklarını, Akdeniz’in karşı kıyısında bulunan Libya ile yaptığı deniz sınır anlaşması ile çifte güvenceye bağlamış oldu.
Türkiye-Libya deniz sınır anlaşması, Akdeniz ile hiç ilgisi olmadığı halde Akdeniz’deki doğal kaynaklar üzerinde fiili hakimiyet kurmak isteyen küresel güçleri zıplattı.
Türkiye’ye karşı atabilecekleri adımlar sınırlı. Türkiye egemenlik hakları konusundaki hiçbir oldu bittiyi kabul etmeyeceğini deklare etti ve kararlı duruşunu sürdürüyor.
Türkiye’nin Akdeniz’deki varlığının hukuki dayanaklarından biri haline gelen Libya mutabakatının karşı tarafındaki siyasi durum stabil değil.
Libya’da Türkiye deniz sınır anlaşmasını imzalayan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), BM ve uluslararası toplum tarafından tanınıyor. Merkezi Trablus.
Bingazi ve Tobruk bölgesinde Mısır başta olmak üzere bazı ülkeler tarafından desteklenen Hafter tarafından kontrol edilen bölgeler var. Libya’nın meşru hükümeti UMH ama UMH ülkenin tümü üzerinde henüz kontrol sağlayabilmiş değil.
Hafter, Kaddafi’nin ordusunda general iken ÇAD sınır çatışmasında esir düşmüş, ABD tarafından kurtarılarak ABD’ye götürülmüş ve ABD ikameti döneminde Kaddafi karşıtı eylemlere başlamış, Kaddafi sonrasında Libya’ya dönerek Bingazi Tobruk bölgesini kontrol altına almış. Askeri kuvvetinin çok büyük ağırlığını yabancı paralı askerler oluşturuyor. Bazı ülkeler tarafından parasal olarak destekleniyor. Uçağı, tankı ve gelişmiş askeri teçhizatları var. Ancak arkasında vatan savunması bilinciyle savaşacak bir askeri güç yok.
Rus Güvenlik Şirketinin sağladığı asker ve teçhizat desteği ile Akdeniz denklemindeki küresel güçlerin vekalet savaşında hedef Trablus’ta bulunan ve Türkiye ile anlaşmayı imzalayan Ulusal Mutabakat Hükümeti.
Libya denklemi kırılgan olduğu için dışardan müdahaleler tabloyu kısa sürede değiştirme potansiyeli taşıyor.
Ulusal Mutabakat Hükümeti adından da anlaşılacağı üzere geniş tabanlı ve çok parçalı bir mutabakat. Birçok kabile ve yerel gruplar bir arada ama doğal olarak bu çok parçalı yapıyı ayakta tutmakta ciddi zorluklar var. Türkiye ile Akdeniz Sınır anlaşmasını imzalayan hükümetin arkasındaki mutabakatı ayakta tutmak için, Trablus hükümetinin saldırılara karşı korunacağı garantisinin hissettirilmesi gerekir.
Özellikle de UMH’nin sahip olduğu askeri kuvvetin ağırlığını oluşturan ve Osmanlı dönemindeki Türk yerleşimcilerin büyük ağırlığını oluşturduğu Mistrata bölgesinin Libya denklemindeki önemi çok büyük.
Türkiye Libya’daki gelişmeleri ve Libya denklemini çok yakından izlemek zorunda.
Libya’daki meşru hükümet ve bileşenlerini ayakta tutmak için sahadaki bütün bileşenlerle aktif bağını sürdürmezse korkarım ki durum hızla değişir.
Libya Akdeniz denkleminin anahtarı haline geldi. Eğer Libya küresel çıkar örgütlerinin kontrolüne girerse, Türkiye sadece Akdeniz’de yalnız kalmış olmaz aynı zamanda Akdeniz’in güney, Afrika’nın kuzey hattı boyunca Afrika ile Türkiye arasına bir duvar örülmüş olur. Türkiye’nin Akdeniz’deki egemenlik hakları çok ciddi bir tehdit ile karşı karşıya kalır.
Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’i televizyonda dün dikkatle izledim ve daha önce de Libya konusunu kendisi ile görüşmüştüm. Libya gündemine hakim olduğu izlenimi bende oluştu.
Ama karmaşık denklem de diğer yandan beni şahsen tedirgin ediyor. Libya daha sonra keşke diyeceğimiz en küçük bir hatayı kaldıramayacak kadar kritik bir konu. Hatta şu anda bence güvenlik konularının birinci sırasında olmalı. Sahanın birden çok kaynaktan izlenmesi ve bütün risk faktörlerinin iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
Mesele en küçük bir boşluğu tolere edecek durumda değil çünkü. En küçük bir boşluk son derece dramatik sonuçları tetikleyebilir ve ilgili herkesi tarihi bir vebal altına sokabilir.
Yaşar BAŞ