İstanbul seçimlerine odaklandık. Bir tarafta yirmi beş yıllık birikim ve bu birikimi bir üst basamağa taşıma iddiasında bir deneyim var. Bir tarafta hesap kitap ölçü tanımayan vaatler, tutarlı olmak gibi en küçük kaygısı bulunmayan yalanlar, karanlık ve şaibeli bir geçmiş var.
İstanbul’a odaklandık ama terör örgütleri, çıkar odakları ve bezgin bir azınlığın İstanbul’da oynadığı tiyatronun bir de Ankara perdesi var.
Bugün İstanbul için oynadıkları tiyatro, Ankara’da ikinci sahneye geçti.
İstanbul’da ne yaptılarsa Ankara’da da onu yaptılar. Aynen sahte vaatler, terör örgütleriyle aynı iş birliği, aynen İstanbul’daki gibi yolsuzluk sanığı bir aday. Yani bugünkü İstanbul’da ne yapıyorlarsa Ankara’da aynısını yaptılar.
Ankara’da tiyatronun ikinci perdesi başladı. Ankara’da da 25 yıllık bir belediyecilik birikimi vardı. Aynen İstanbul’daki gibi.
Akıl sınırlarını zorlayan vaatlerle kazandıkları seçimden iki ay sonra Ankara’nın haline bakın oradan hesap edin.
Ankara Belediyesi Türkiye’nin en karanlık yıllarında, Türk Devleti IMF önlerinde eskilerin tabiriyle 70 cent’e muhtaç iken, devlet maaşları ancak deprem için toplanan yardım paralarından kısım kısım öderken bile bile ayakta kalmış bir belediye.
Türkiye’nin en sallantılı olduğu dönemde bile büyük bir ivmeyle gelişen bir belediyenin sadece iki ayda geldiği duruma yakından bakın.
Ankara’nın Belediyesi daha iki ayda durma noktasına gelmiş durumda. Şehrin merkezindeki parkların bakımını bile yapamayıp parkların peyzaj havuzlarını kurbağa barınma alanına döndürdüler.
Belediyenin kaynakları terör örgütleri ile yandaşlar arasında yağmalanıyor. 25 yıl için uydurdukları yolsuzluk iddialarından daha fazlası iki ayda gerçekleşmiş durumda. Belediye iki ayda bitmiş çalışan METRO’yu çalıştıramaz hale getirdi.
Basın özgürlüğü diyor ya bazıları. Halka açık parkta çekim yapmasının engellendiğini ve çekim yapan basın emekçilerinin hastanelik edildiğini Ankara’da 25 yılı, Türkiye’de 17 yılı bulan iktidar döneminde değil, henüz iki ayını yeni doldurmuş CHP belediye döneminde yaşadık.
Bunların vicdanı olmadığı gibi ahlakı da yok. Bunlar meclisinde azınlık oldukları bir belediye yönetimi ile mafyavari bir yönetime geçiyorlarsa Allah bunların elinden Türkiye’yi korusun.
Bu ahlaksızlığı Ak Partili bir belediye çalışanı, bir basın mensubuna yapsa idi şimdi Avrupa’dan okyanus ötesine kadar tüm küresel drakulalar ve onların yerli işbirlikçileri bir yerlerini yırtmışlardı.
Ankara’da kurbağa çiftliğine dönen peyzaj havuzlarını görüntüleyen basın emekçileri hastanelik edildi. Gıkını çıkaran var mı?
Akit Haber Müdürü Murat Alan Ankara’dan gelen birileri tarafından mafyavari yöntemlerle hastanelik edildi. Bu alçaklar ve mafya bozuntularına karşı yükselen bir ses var mı?
İlgili savcılıklar bu alçaklıklara karşı gereğini derhal yapmak zorunda.
Terör örgütleriyle işbirliğinin getirdiği cüretkarlığın bedelini en ağır şekilde ödemeleri gerekir.
İstanbul’da tanık olduğumuz yüzsüzlük ve ölçüsüzlüğün bizi nereye götürdüğünü anlamak için de henüz iki aylık olan Ankara’ya dönüp bir bakmamız gerekir.
Yaşar BAŞ