Tokyo Olimpiyatlarında an itibariyle madalya sıralamasında 36. Sıradayız. Mete Gazoz’un şahsi başarısı olmasa daha da gerilerdeydik.
Yine büyük umutlarla, büyük maliyetlerle katıldığımız bir turnuvada Türkiye’nin büyüklüğüne yakışmayan bir performansa tanık oluyoruz. Dünyada son yıllarda Türkiye kadar büyük altyapı yatırımı yapan bir ülke var mı? Hayır. Dünyanın hiç bir yerinde Türkiye kadar stadyum, spor alanı ve spor tesisi inşa eden ülke yokken sonuç ne? Sonuç nerdeyse sıfır. Sporcuların performansı bırakın bu yatırımların karşılığını vermeyi, turnuvalar için harcanan seyahat ve konaklama giderlerinin bile karşılığı değil.
Avrupa Futbol Şampiyonasının üzerinden bir ay henüz geçti. İzleyenler görmüştür. Bu zamana kadar herhangi bir spor branşının final yarışmalarında herhangi bir takımın bu kadar ezildiğini gördünüz mü?. Çünkü final turnuvalarına takımlar eleme gruplarından seçilerek gelir. Aralarında hiçbir zaman uçurumlar olmaz. Türk Milli Futbol takımı, turnuvanın en değerli oyuncu gruplarından biri olduğu halde, turnuvanın en berbat performansını gösterdi. Hatta belki de Avrupa Futbol Şampiyonaları tarihinin en kötü performansıydı. Ben son kırk yılda daha kötü bir performans görmedim şahsen. Hatta sekiz fark yediğimiz İngiltere maçlarında bile bu kadar kötü değildik. Ama bu milli takımın teknik direktörü Şenol Güneş, şampiyon İtalya’nın teknik direktörü Roberto Mancini’den daha yüksek maaş alıyor. Daha yüksek derken yanlış anlaşılmasın, birazcık yüksek falan değil yaklaşık iki katı.
Hakkında savcılık tarafından verilen karar nedeniyle milli takımda malzemeci olsaydı bile görevine son verilecek olan Emre Belözoğlu’nun milli takım yardımcı hocalığını tartışıyoruz.
Futbol Federasyonunda Avrupa Şampiyonası finallerinde yaşadığımız rezaletin hesabını soracak bir yönetim yok. Aslında ortada bir yönetim olduğunu da sanmıyorum. Yayıncı kuruluşundan, futbol takımlarından, çalışanlarına kadar herkes kafasına göre takılıyor. Yayıncı kuruluş ile yapılan sözleşmeye bile sahip çıkamayan, açık ihale ile oluşmuş fiyatı uygulayamayan bir yönetime yönetim denilebilir mi? Adamlar sözleşmedeki fiyatı değil istedikleri fiyatı uyguluyor. Kafalarına göre belirledikleri yayın bedelini de ödemiyorlar. Böyle bir yönetime saygı duyan olur mu? Şunu da söyleyeyim sadece yayın sözleşmesinin bu hale gelmesi nedeniyle bu federasyon yönetimi ve yayıncı kuruluş yetkililerinin yargılanmaları gerekir.
Avrupa Şampiyonu, Avrupa Süper Kupa şampiyonu unvanı taşıyan Galatasaray son 37 Avrupa maçının sadece dördünü kazanmış. Şampiyonlar Ligi eleme turunda iki maçta toplam 7 gol yedi ve 2 gol attı, Bu yıl eleme turlarında bu kadar farkla kaybeden başka takım yok. Eleme turlarını geçen takımların yarısının takım değeri, Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim’in aldığı bir yıllık maaşından daha az. Son iki yılda ligde de yerlerde sürünen bir Galatasaray var. Yönetim bu hocadan hesap sormak yerine maaşını iki katına çıkarıyor. Sanki maaş alan Fatih Terim, maaş veren yönetime bağlı değil de, yönetim Fatih Terim’e bağlı çalışıyor. Hiç kimse de bu kadar finansal zorluk içindeyken bile fedakarlık yapacağına maaşını hem de euro bazında iki katına çıkaran Fatih Terim’in Galatasaray’a neresinden bağlı olduğunu sorgulayamıyor. Aslında Fatih Terim Galatasaray’a bağlı değil, bu yönetim Galatasaray’ı Fatih Terim’e bağlı duruma getirdi. Böyle bir yönetim saygıyı hak ediyor mu sizce?
Bu yıl gördüğüm kadarıyla dört büyükler içinde sadece Fenerbahçe olması gerektiği gibi yönetiliyor. Galatasaray her zamankinden de daha kötü yönetiliyor. Zaten son 15 yıldaki Fatih Terim profilinin olduğu yerde başka bir sonuç beklemek kendinizi kandırmak olur. Beşiktaş geçen yıl çok başarılı olduğu düzeni yok etmek için elinden geleni yapıyor. Trabzonspor ise Ahmet Ağaoğlu ile çok başarılı işler yaparken bu yıl nedenini bilemiyorum ama belki de Abdullah Avcı’nın etkisi ile her şeyi döndürdü eski haline.
Bu işin bir tek kriteri var. Yönetim hocanın karşısında ezilmeye başlamışsa artık o takımın iki yakası bir araya gelmiyor.
Bazı branşlarda kıpırdanmalar var. Jimnastik gibi örneğin. Ama geleneksel olarak çok başarılı olduğunuz güreş gibi, halter gibi branşlarda yok olup gittik.
Sporda bildiğiniz bir kaos dönemini yaşıyoruz. Bu tablo Türkiye’nin hak ettiği bir tablo değil. Sporu yönetenler taraftar formalarıyla gezerek bu tablonun sorumluluğundan kurtulamaz.
Herkes olanı biteni benim gibi dışardan izliyor. Hatta benim gibi de değil ben en azından bu yanlışları söylüyorum.
Sonuç olarak son yirmi yılda spor alanında yapılan ve emsali bulunmayan büyük yatırımlara yazık oluyor.