Takımların devre arası transferlerinin listesine bakınca, sezon başı transfer kalitelerini anlıyorsunuz. Bir de bu sezonun devre arasına Türkiye futbol ligleri, tarihinde ilk defa harcama sınırlamaları ile girdi.
Herhangi bir harcama limiti olmasaydı işin varacağı noktaları siz hesap edin.
Süper Ligin son sırasındaki takım devre arasında hem de ikinci yarının ilk maçı oynandıktan sonra yirmi dakikada on beş oyuncu transfer etti.
Bir alt lig olan 1. Ligde bir takımın bu sezon kadrosunda bulunan oyuncuların sayısına baktım. Tam 51 oyuncuyu bu yıl takım kadrosuna almışlar.
Böyle bir futbol piyasası ayakta kalabilir mi? Futbol federasyonu yönetiminin utangaç çekingen hatta daha açık söyleyelim böyle ezik tavırlarla bu kurtlar sofrasını yönetmesi mümkün değil.
Özellikle de halka açık futbol kulüplerinin yönetimi ve harcamaları konusunda mevzuatı adam gibi uygulamayarak dolandırıcılıklara zemin hazırlayan SPK dönüp dolaşıp en sonunda hukuk önünde hesap verecektir. Piyasa kurallarının uygulanmaması nedeniyle bu futbol kulüplerinin herhangi biri yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelirse, alacaklılar haklarını SPK Üye’lerinin şahsından talep eder bunu bilsinler.
Bir piyasa ayakta kalacaksa kurallar son derece acımasız bir şekilde uygulanmalı. Büyük kulüpler de dahil olmak üzere kurallara aykırı davranmanın bedelini ödemeli. Güçlü olanların zarar görmesini önleyecek bir keyfiliğin bizi dönüp dolaşıp götüreceği yer kaostur.
Futbol yönetiminin futbol piyasasını ayakta tutmak dışında bir öncelimi olamaz. Piyasa kurallarını uygulayarak bir takımı alt lige düşürmediğiniz takdirde, kurallara uyarak bir üst lige çıkabilecek olan takıma haksızlık yapmış oluyorsunuz.
Bırakın büyük takım küçük takım ayrımı da yapmadan mali kriterleri en sert şekilde uygulayın. Küme düşen düşsün. Kapanan takımlar kapansın. Mali kriterlere uyum sağlayan yeni bir futbol iklimi inşa edilsin. Bazı takımlar küme düştüğünde veya kapandığında yerine gelecek takımlar da bu ülkenin takımı değil mi? İte kaka çökmüş bir piyasayı ayakta tutmak için devlete millete bu kadar ağır maliyet yüklemeye ne gerek var.
İş o hale geldi ki. Büyük takımların taraftarları da dâhil olmak üzere herkes, adil uygulanmak kaydıyla mali kriterlerin uygulanması nedeniyle kendi takımlarının bir alt lige düşmesini ve her şeye sıfırdan yeniden başlamayı kabul eder.
Ancak her şeye yeniden başlandığında, artık mali kriterleri ve harcama biçimleri aynı kirlenmeye açık olmayan bir mali yapı kurulacağından herkes emin olmalı.
Bu Beşiktaş’ın bu haliyle can çekişmesi yerine birkaç sezon yarışın dışında kalıp, mali ve idari olarak sağlam bir şekilde geriye dönmesinden Beşiktaş taraftarı niye rahatsız olsun. Fatih Terim’in sportif değerleri yerle bir eden davranışları nedeniyle Fatih Terim teknik direktör olduğu sürece askıya almış olsam da bir Galatasaray taraftarı olarak söylüyorum, bu Galatasaray’ın taraftarı olmanın bir keyfi kaldı mı? Veya Fenerbahçe de durum farklı mı? Ya da diğer takımlar.
Türkiye liginin mali yapısı en sağlam iki takımının ise taraftar sayısını toplasanız bir lise takımı kadar etmiyor. Bu tablonun çarpıklığını anlamak için futboldan anlamaya gerek yok. Futbol bir gösteri. İzleyicisi olmayan gösterinin ne önemi var. Türkiye’nin çok köklü taraftar grupları var. Güçlü taraftarı olan takımların yönetimleri bir şahsi sorumlulukları olmadığından taraftara şirin görünmek için abuk subuk davranıp kulüplerini batırmışlar. Taraftarı olmayan kulüpler daha rasyonel davranıp mali yapılarını güçlü tutuyorlar. Bu çarpıklığa bir son vermek gerekiyor.
Eğer piyasanın bileşenlerinin potansiyelleri ile pozisyonları arasında açık ve yaygın bir dengesizlik varsa, içinde bulunduğunuz düzenin ekseni kaymıştır.
Ankaragücü gibi taraftarı olan bir takım süper ligin son sırasında, Eskişehirspor gibi seyircisi olan bir takım alt ligin son sırasında, Altay gibi seyircisi olan bir takım ikinci kümede, Sakaryaspor gibi seyircisi ve futbol kültürü olan bir takım üçüncü kümede, Karşıyaka gibi seyircisi ve tarihi olan bir kulüp dördüncü kümede yaşama savaşı verirken, Başakşehir gibi taraftar sayısı kulüp çalışanından daha az bir takım Süper Lig’de şampiyonluk yarışındaysa, işlerin normal olduğunu hiç kimse söyleyemez.
Doğru kararı alıp her şeye sil baştan başlamak dışında bir çıkar yol yok. Eninde sonunda dönüp gelinecek nokta burası.