Adalet Akademisi bir yıla yaklaşan bir aradan sonra yeniden kuruldu.
Kapatılması yanlıştı. Geliştirilmesi ve faaliyet derinliğinin artırılması gerekiyordu.
Kapatılan Adalet Akademisi aşağı yukarı benzer fonksiyonlarla yeniden kurulmuş oldu. Tıpatıp aynı değil elbette. Ancak temel olarak eskisi ile aynı.
Adalet Akademisi kapatılırken gerekçe şuydu. Akademi temel olarak hakim ve savcı eğitimleri yapıyor. Fonksiyonu sadece eğitimle sınırlı olduğuna göre eğitim işini Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi de yapar.
Elbette hakim ve savcıların yürüttükleri görev ve anayasal statüleri nedeniyle diğer kamu görevlileriyle benzeştirilemeyecek tarafları var.
Hakim ve savcı eğitiminin, genel idarenin hiyerarşisi ile daha esnek ilişkisi bulunan bir kurum tarafından verilmesi daha doğru bir yaklaşım.
Bu yönüyle ve bu haliyle Adalet Akademisi’nin yeniden kurulması doğru bir yaklaşımdır.
Ancak Adalet Akademisi yeniden kurulurken fonksiyonel derinliği daha da geliştirilebilirdi.
Adalet Akademisi danışma kurulu oluşturulurken yargının bütün kademelerinin temsil edilmesi sağlanmış.
Adalet Akademisi’nin görevleri arasında talep halinde noter ve avukatlara da eğitim verileceği düzenlenmiş olması da dikkate alınarak, danışma kurulunda noter ve avukatların temsil edilmesi daha uygun bir tercih olurdu.
Bunun yanında Adalet Akademisi yeniden kurulurken hakimlik savcılık mesleğinin geliştirilmesine yönelik ilave fonksiyonlar da düşünülebilirdi.
Kurumun adı Akademi olduğuna göre, akademik karakterinin bir sonucu olarak hakim ve savcıların akademik ilerleyişi ile ilgili ek fonksiyonlar olsa çok iyi olurdu.
Daha önceden de yazmıştım. Akademik kariyerin temelini oluşturan yüksek lisans ve doktora dereceleri verme konusunda Adalet Akademisi’nin yetkilendirilmesi, hakimlik savcılık mesleğinin kalitesinin geliştirilmesinde büyük katkılar sağlar.
Yeni bir yöntem geliştiren veya mevcut yöntemi çok özgün bir şekilde uygulayan akademisyenlere yüksek lisans ve doktora dereceleri verilmiyor mu?
Aynen bu şekilde bir usul veya hukuk kuralının uygulanması, bir hukuki ihtilafın çözümlenmesi, bir örgütsel yapının ve suç tipinin tanımında yenilikler bulunması halinde, bu uygulamayı yapan hakim ve savcılara ödül olarak akademik unvan verilebilmeli?
Terörle mücadelede çığır açan uygulamalar var. Bu gün Pennsylvanialı şeytanın örgütüne FETÖ diyoruz. Bu adı koyan hakim veya savcının bugün herkesin kabul ettiği temel bir kavramı ortaya çıkarmasının bir karşılığı olmalı değil mi? Veya terör soruşturmalarında ardışık ankesörlü arama yöntemini icad eden yargı mensubu her kimse ödülü hak etmiyor mu? Ya da terör soruşturmalarında kayyım uygulaması bir yenilik değil mi?
Bu listeyi uzatmak mümkün.
Ortalama yüz sayfa tez ile yüksek lisans ve doktora unvanı kazanılırken, binlerce sayfa ve bazıları tamamen özgün yöntem ve uygulama niteliğinde olan iddianame ve mahkeme kararlarını yazanlara herkese ödenen kadar maaş ve varol demek dışında bir ödül verilmemesi haksızlık olur.
Adalet Akademisi’nde bir akademik değerlendirme kurulu kurulmalı. Rapor, iddianame ve kararları ile özgün bir yöntem geliştiren veya var olan bir yöntemin özgün veya çok başarılı uygulamasını yapan müfettiş, savcı ve hakimlere HSK Genel Kurulu tarafından yapılan öneri ve Adalet Akademisi Akademik Değerlendirme Kurulu kararı ile yüksek lisans veya doktora unvanı verilmeli.
Sonrasında da Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemesi üyeleri yüksek lisans unvanı taşıyanlar, Yargıtay ve Danıştay üyeleri de doktora unvanı taşıyanlar arasından seçilmeli.
Yaşar BAŞ