Hakkınızda bir abonelik sözleşmesi nedeniyle icra takibi yapıldı mı?
Hatta doğrudan sizin hakkınızda yapılmasına da gerek yok, bir yakınınız hakkında yapıldı ise bile sistematik bir taciz için başlangıç adımları atılmış demektir.
Adalet Bakanlığı abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan icra takiplerindeki hukuk kanun tanımayan bazı avukatların saldırganlığını azaltmak için merkezi takip sistemini devreye soktu ama nafile.
Hukukçulardan oluşan bir whatsapp grubunda bizzat avukatlar tarafından dile getirilen, bizzat avukatların şahıslarının maruz kaldığı hikayeleri bir dinleseniz küçük dilinizi yutarsınız.
Elbette alacaklı kurum vekili olan avukatlar temsil ettikleri müvekkillerinin alacaklarını tahsil etmek için gerekli yasal işlemleri yapmak zorundalar ve bu işlemleri yapmalarında hiç bir sorun yok.
Ama bir kimsenin yasalara aykırı olarak kendisinin ve yakınlarının kişisel verilerini ele geçirip, ruh sağlığı sorunlu bazı kişiler aracılığı ile telefonla, mesajla veya başka yollarla taciz edilmesi ne oluyor!.
Avukatın mesleki bir başarı hedeflemesini normal görüyorum ama başarı için mesleki etik ve yasaları bile yok saymak asla kabul edilemez.
Hukuk düzeni hepimizin yani alacaklının da borçlunun da alacağın tahsili için vekalet görevi üstlenen avukatın da düzenli ve güvenli bir hayat yaşanmasını sağlamak için var.
Alacağın tahsil edilmesi tabii ki önemli ama kuralların uygulanması da çok önemli.
Tahsilat amacına ulaşmak için hukuk ve etik kuralları rafa kaldırılırsa, bunun sonunda kimin zararlı çıkacağı hiç belli olmaz.
Alacaklı kurumların avukatlar üzerinde prosedürlerin doğru uygulanması dışında belirli performans yükümlülükleri getirmesi de bu dejenerasyonu tetikliyor.
Hukuk dışı yöntemler kullanan avukatlar elbette daha yüksek performanslara ulaşıyor.
Alacaklı kurum da doğal olarak performans eşiğini buna göre güncelliyor.
Ama şunu da bilmekte fayda var. Bu fasit daire bizi süreç içinde borçluların evine bir çeşit mafya bozuntularını göndermeye kadar gider.
Hukuk ve etik dışı yöntemler kullanan avukatlar elbette sorumlu tutuluyor. Ama müvekkilinin performans baskısı altında kalan avukat, hayatını sürdürebilmek için sorumluluk altına gireceğini bildiği halde hukuk ve etik dışı davranmaya mecbur hissediyor kendini.
Avukatlar üzerindeki bu baskıyı kaldıracak bir yöntem geliştirilmezse bu sorun sona ermez hatta büyür.
Yapılması gereken, hukuk ve etik dışı davranış nedeniyle avukatın sorumluluğunun gerektiği durumlarda avukat ile birlikte müvekkilini de sorumlu tutmak.
Vekalet verdiği avukatın hukuk ve etik dışı davranışından kendisinin de sorumlu olacağını bilen alacaklı, avukatına sonuç alınsın da hangi yöntemle alınırsa alınsın baskısı yapamaz.
Bu şekilde mesleğini hukuk ve etik ölçülere uygun olarak yürüten avukatlarla, hukuk etik tanımayan avukatlar arasındaki haksız rekabet de sona ermiş olur.
Avukatların hakkında icra takibi yapacağı kimseleri önceden uygun ifadelerle ve mümkünse yasal haklarını da hatırlatan uyarı mesajı göndermelerinde hiçbir mahsur yok hatta faydalı da olur.
Bahsettiğim örnekler bunlar değil. Akla hayale gelmeyen tehditler. İlgilisini aramanın yanında aile çevresini arayıp, tehdit ve hakaret etmeler. Bazı mesaj ve aramalara bizzat tanıklık etmesem bir avukatın bunları yapacağına asla inanmazdım.
Borçlu olduğunu iddia ettiği kimsenin, ki bazıları borca itiraz etmiş kişilerin eşini ve kayınvalidesinin aranarak hakaret edildiğine bile tanıklık ettim o kadar yani.
Telefonda avukat adına arayanların üslubuna bir tanık olsanız şaşırır kalırsınız.
Cumhuriyet savcılıkları bu eylemlerden tespit ettiklerinin cezalandırılması için gerekenleri yapıyor.
Ama bu davranışlar artarak devam ettiğine göre demek ki bu yaptırımlar yetersiz kalıyor.
Baroların bu konuda aktif bir izleme yapması ve günlük hayatın zorlukları içinde hak arayacak zaman ve imkan bulamayanların bu hukuk dışı muameleye maruz kalmasının önüne geçecek önlemleri alması gerekir.
Yaşar BAŞ