Bizim gibi orta yaşlı ve tüm gençliği milli görüş davasına adanmışlar için siyaset sadece bir seçim kazanma hedefinden ibaret değildir.
Kin ile Din bir arada olmaz diyen Yeni Türkiye’nin büyük mütefekkiri Nurettin Topçu’nun ifadesi ile bir sorumluluk ahlakıdır.
Attığımız her adım, tuttuğumuz her yol bizi elbette bir siyasi sonuca götürüyor. Bu yönüyle de her adım atışımız geçmişimize, bugünümüze ve yarınımıza dair bizi sorumlu kılıyor.
Siyaset demek bir siyasi önderin veya bir siyaset yolunun malı olmak da değil. Bir millete ait inisiyatifin millete ve insanlığa karşı sorumluluk temelinde şekillenmesi için gayret etmek ve tercih yapmaktır siyaset.
Millete ait yetkileri kullananlar elbette ki eleştirilebilir. İçeriden de eleştiri mekanizmaları çalışmalı dışardan da. İktidarın hiyerarşisine dahil olmadan, dışardan ama milletin ve insanlığın iki dünyadaki kurtuluşu şuuruyla yapılan eleştiri çok da değerlidir.
Saadet Partisi’nin bağımsız bir siyasi hareket olarak dışardan eleştiri yapmaya elbette hakkı var. Nitekim bu zamana kadar da eleştiri hakkını sonuna kadar kullandı.
Eleştiri ancak millet ve insanlık için daha iyisi istenirse meşru olur.
İktidarda 17. Yılını doldurmuş bir siyasi hareket var. On yedi yılın biriktirdiği eleştiri konuları da var. Biri çıkıp da millet ve insanlık için daha iyisinin yapılmasını isterse elbette bu çağrının baş ve göz üstünde yeri olmalı.
On yedi yıllık iktidarın birikmiş eleştiri konuları var ama on yedi yıla sığmış çok çok büyük ilerlemeler de var.
Eleştiri adı altında millet ve insanlık için yapılanların yerle bir edilmesine yol açacak öfke hatta kindarlık Müslümana yakışmaz.
Özellikle de gençlik dönemlerimizde gözümüzde birer rol model olan büyüklerimizin ne pahasına olursa olsun Ak Parti’ye kaybettireceğiz çizgisinde öfkeyle saldırmaları gönlümüzü kırıyor.
Eğer amacınız önerilerinizin ciddiye alınmaması halinde bunun sonuçları olacağını anlatmaksa… 31 Mart’ta anlatılmış oldu ve herkes de anladı. Bu öfkenin daha fazla sürmesinin bu milletin değerlerine inanan insanların boynunu eğmek dışında bir sonucu olmaz.
31 Mart’ta size yönelik ağır eleştiriler yapıldığını gönlünüzün kırıldığını söylüyorsunuz. Vicdan ehli olarak elimizi vicdanımıza koyalım ve hakkaniyetli bir değerlendirme yapalım. Siz mi daha ağır konuştunuz Ak Partililer mi? Nelerin konuşulduğunu tekrardan sıralayarak öfkeleri kabartmaya gerek yok.
Neler söylendiyse söylendi bitti. Daha fazla uzatmaya gerek yok. Bundan sonrası eleştirinin meşruluğuna da zarar verir.
Kaldı ki kullandığımız oyları öfkelerimize teslim ederek dışarda ve içerde gönlünde size de yer açmış milyonlarca insanın kalbinin kırılmasına değer mi? Bugün sizi taktik bir araç olarak gören, bu milletin ve ümmetin düşmanı küresel güç odaklarını ve onların yerli işbirlikçilerini sevindirmeye değer mi?
Bugün milletin ve ümmetin çocuklarının göğsünü kabartma veya gönlünü kırma tercihi yeniden önlerinde.
Eğer Saadet Partisi bu milletin çocuklarının gönlünde bir alternatif olarak yer arayacaksa gönüllerini kırmamalı veya tüm kırgınlıkların üzerine sünger çekme fırsatı bir defa daha önümüze gelmişken bu fırsatı öfkeye kurban etmemeli.
Tek mesele Ak Parti’ye kaybettirmekse belki başarabilirsiniz. Diyelim ki başardınız? Size ne kazandıracak? Kimler sevinecek kimler üzülecek? Bütün bunlara, çocuklarımıza ve torunlarımıza bile sirayet edecek bir kırgınlığa değer mi?
Yaşar Baş