Yargının temel sorunları nelerdir diye kime sorsanız, ilk üç sıra içinde bilirkişilik konusu mutlaka yer alır.
Hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenemeyecek konularda yargı organları konunun uzmanlarından görüş alır.
Teknik bir konu olabilir, tıbbi bir konu olabilir, mali bir konu olabilir veya aklınıza gelebilecek herhangi bir konu olabilir. Eğer davayı inceleyen hakim veya savcının bilgisi tarafların karşılıklı iddiaları hakkında değerlendirme yapmak için yeterli değilse, konunun uzmanından görüş almasından daha doğal bir şey olamaz.
Ancak uygulamada şahit oluyoruz ki, bazı davalarda akıl mantık sınırlarını yerle bir eden uzman yani bilirkişi görüşleri oluyor.
Hatta hakim iyi niyetli değilse, bilirkişi incelemesi, suiistimali gölgeleyen şemsiyeye dönüşüyor.
Yüksek mahkemeler tarafından yapılan incelemede, doğal olarak sadece hukuki konular incelenebiliyor. Hakim hukuki konularda yanlış karar verse, bu karar üst yargı organları tarafından düzeltiliyor. Ancak hakim bilirkişi seçiminde kötü niyetli davranır, taraflardan birinin menfaatini koruyacak bilirkişi seçerse, gerçeğe aykırı bilirkişi görüşünün üst yargı organlarında değiştirilmesi neredeyse imkansız oluyor.
Elbette bilirkişi raporuna itiraz halinde mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yapılması mümkün. Nitekim davaların çok çok büyük bölümünde de zaten böyle yapılıyor.
Ancak hakim iyi niyetli değilse, ya ikinci bilirkişi incelemesi talebini reddeder ya da ikinci bilirkişiyi de taraflardan birinin isteğine göre seçip tabiri caizse haksızlığın üzerine beton döker.
Çürümüş bilirkişilik kurumunu düzenlemek için birçok adım atıldı.
İstinaf mahkemeleri nezdinde Bilirkişi Bölge Kurulları oluştu.
Ancak dönüp dolaşıp, bilirkişi listesini güncelleme dışında bu yapılanların bir etkisi olamadı.
Bilirkişilikten kaynaklanan sorunlara sadre şifa bir çözüm bir türlü bulunamadı.
Geçmişte iflas erteleme kurumunu bilirkişilerin suiistimalleri yok etti; yine değişen bir şey yok. Şimdi aynı kirlenme, aynı bilirkişiler aracılığı ile konkordato kurumunda sürüyor.
Bir ekonomi açısından ticari işletmenin varlığını sürdürme seçeneklerini genişleten konkordato, kötü niyetli bilirkişiler ve konkordato komiserleri eliyle kirletilerek geleceği tehlikeye atılıyor.
Mahkemelerin tabiri caizse kadrolu bilirkişileri ve konkordato komiserleri oluşmuş.
Bu süreç böyle devam ederse daha şimdiden tartışılmaya başlanan konkordato kaldırılır ama işin esasına çözün getirmeyen bu durum kirlenmeyi önleyemez sadece şeklini değiştirir.
Bilirkişi Bölge Kurulları kurularak listelerin güncellenmesi ve denetim suretiyle atılan adımın, bilirkişi ve konkordato komiserinin UYAP tarafından seçilmesini sağlamak suretiyle tamamlanması gerekir.
Dava açıldığında mahkemenin seçimini UYAP yapmıyor mu? Mahkemeler uzman görüşüne ihtiyaç duyduklarında, hangi alanda uzman bilgisine ihtiyaç duyduklarını UYAP’tan işaretlemeli; Bilirkişi bölge kurulları tarafından yapılan listeden ilgili uzmanlık alanına göre bilirkişi seçimini bilgisayar yapmalı.
Bu şekilde hakimler veya daha yaygın olarak mahkeme katipleri tarafından bilirkişi belirlenerek suiistimal yapılmasının da önüne geçilmiş olur.
Bu şekilde suiistimaller önlenebilir mi? Bu suiistimalleri hiç kimse sıfırlayamaz.
Ancak kimin bilirkişi olacağı sistem tarafından belirlenir ve etkin denetim de devam ederse, en azından suiistimaller minimum seviyeye iner.
Yaşar Baş