Düşünün şimdi. Terör yargılamaları yapan bir mahkemenin başkanısınız. PKK, DAEŞ, FETÖ, darbe, DHKP-C gibi terör örgütlerinin yargılandığı davaları yönetiyorsunuz. Her gün yargıladığınız sanıkların tehditleri bir yandan, dışardan kaynağı belirli veya belirsiz tehditler bir yandan kelle koltukta görev yapıyorsunuz. Bir taraftan terör örgütlerini yargılıyorsunuz, bir taraftan da bu terör örgütü mensuplarına yasada belirtilen savunma hakkını kullandırdığınız için, duruşma salonları terör örgütlerinin şov yaptığı alanlara dönüşüyor diye kripto terör örgütü üyesi olup olmadığınız tartışılıyor.
Bu karmakarışık tabloyu yönetmeye çalışırken, bir yandan da terör örgütü mensuplarının bazı avukatlarının provokasyonları ile mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz.
Hele içlerinden bazıları var ki, FETÖ soruşturmaları başladığı ilk günden bu yana en rutin konuları bile provoke etmek için saygısızlığın ve saldırganlığın dibini bulmuş durumda.
Her söz aldığında, temsil ettiği teröristlere moral kazandıracak, bu terör örgütü mensuplarının devlet kuvvetlerine karşı direncini ve örgütün amaç ve eylemlerine bağlılığını artırmaya yönelik motivasyonu sağlayacak provokasyonlar peşinde.
Yıllardan bu yana sürdürülen bu pervasızlık ve saldırganlık darbe ve terör yargılamalarını itibarsızlaştırmaya çalışanların eline fırsat verilmesin diye bir şekilde tolere edilmiş. Her tolerans başka bir saldırganlığa ve provokasyonların şiddetinin artmasına neden olmuş.
Bir mahkeme heyeti, terör örgütlerinden birinin yargılamasına ilişkin ara kararını verdikten sonra teröristlerden birinin avukatı mahkeme başkanına karşı en ağır küfürleri sıralamış ve yazılanlara göre, onursuz diye de bir tabir kullanmışsa o mahkeme heyeti bu davranış olmamış gibi davranamaz, davranmamalı.
Terör örgütleri hakkında yargılama yapan bir hakim, teröristi, temsil eden biri tarafından kendisine karşı onursuz tabirinin de içinde bulunduğu bir küfrüyle karşı karşıya kaldığında, buna gereken şekilde cevap vermezse benim açımdan o hakim artık bırakın terör yargılamasını hakimlik mesleğini de sürdürmemeli.
Ağır Ceza Mahkemesinin maruz kaldığı saldırganlık karşısında avukatı duruşma salonunun dışına çıkarması ve adli işlem yapılması konusunda gösterdiği dirayet son derece doğrudur.
Avukat Ömer Kavili, sevk edildiği Silivri Sulh Ceza Mahkemesi tarafından da tutuklanmış. Şunun altını çizeyim. Silivri Sulh Ceza Mahkemesi’nin yazdığı tutuklama gerekçesi son derece yanlış. Ancak tutuklama gerekçesinin yanlış olması, sanki ortada soruşturulması gereken herhangi bir eylem yokmuş gibi bir algıya dönüşmemeli.
Adalet ve hakkaniyet kavramları ve yasa hakimiyeti elbette çok önemli kavramlar. Ancak kamu düzeni, bu kavramların hepsinden daha önemli bir kavram. Bir kişi hangi kisveye bürünürse bürünsün, terör yargılaması yapan hakimlere terör örgütlerinin önünde onursuz diye bir tabir kullanamaz. Eğer bu kişi avukatsa, avukatlık meslek ilkeleri içinde hareket etmeli.
Avukat hakkındaki işlemlerde yasa yollarının tüketilmesi tavsiyesinde bulunan herkes, önce bahsi geçen avukata hakimin beğenmediği kararlarına karşı küfür ve tehdit etmek yerine yasa yollarını kullanmayı tavsiye etmelidir.
Avukat beğenmediği bir karar olduğunda ilgili yasa yollarına başvurmak yerine hakime istediği gibi küfür ve tehdit edecek ama hakim bu yasa dışı eylemi önleme konusunda hiçbir yetkiye ve müdahale hakkına sahip olmayacak öyle mi?
Ne yapacak hakim. Teröristlerin önünde o küfürleri yiyecek. Başını eğip tutanak yazdıracak. İzin için bakanlığa yazacak. Oradan gelecek cevaba göre yıllar sonra sonuçlanacak bir dava süreci başlayacak.
Duruşma salonlarında hainler ve teröristleri yargılayanlar nerdeyse kendilerini savunacak birini arar hale gelmemeliler. Darbeye ve teröre karşı olanların desteğini arkalarında her zaman hissetmeliler.
O davayı izleyen bir şehit yakını veya gazi, teröristin avukatı tarafından yapılan hakaret ve tehdide bu şekilde sadece evrak düzenlenmesinden başka bir müdahalede bulunulmaması karşısında sizce ne hisseder. Eğer bu saldırganlığa cevap verilmesine engel bir yasa hükmü varsa öncelikle bu yasanın değişmesini talep etmeliyiz.
Terör yargılaması yapan hakimlerimiz ve savcılarımız büyük bir gerilim altında, büyük bir vatanseverlikle görev yapıyor. Ben bahsi geçen olayda adı geçen hakim ve savcılardan bir tekini bile tanımıyorum. Hakim ve savcılarımız hata da yapabilir. Ama hakim ve savcılarımızı terör örgütleri ile onların şakşakçılarına yem etmeyeceğimizi cümle aleme ilan edemezsek üzerimizdeki baskı kademe kademe ağırlaşır.
Kendimizi terör örgütlerinin şakşakçılarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tescilli düşmanlarına beğendirmek gibi bir kompleks içinde olmamıza da hiç gerek yok.
Bazı arkadaşların çok büyük bir iyi niyetle, bir Müslüman olarak gerektiğinde en azılı düşmanlarımızın bile hukukunu savunabildiğimizi göstermelerini de saygı ile karşılıyorum ama bu jestlerimiz milletimize yönelen terör dalgasına karşı gövdesini siper eden hakimlerimizin, savcılarımızın ve kolluk görevlilerimizin motivasyonunun bozulmasına neden olmamalı.
Yaşar Baş