Seçim ile ilgili bazı alışkanlıklarımız aslında güncelliğini kaybetmiş durumda. Ama zihinlerimizde o kadar derin izler bırakmış ki, bu uygulamaları revize etmek de aklımıza gelmiyor.
Son anayasa değişikliğinde seçim kararı alındığında bazı bakanların istifa etmesi uygulaması değiştirildi. Ne değişti. Hiçbir şey. Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlarının seçim boyunca görevlerini sürdürmeleri seçim üzerinde bir gölgeye neden oldu mu? Hayır. Demek ki yeri ve zamanı geldiğinde ihtiyaç kalmayan uygulamaları da revize etmekte fayda var.
Gerek Anayasa’mızda gerekse de seçim ile ilgili diğer mevzuatımızda belirli görevlerde bulunanların aday olmak için seçimlerin başlamasından önce istifa etmesi gerektiği kural haline getirilmiş.
“Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, aday olmak isteyen belediye başkanları ve subaylar ile astsubaylar, aday olmak isteyen siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar genel ve ara seçimlerin başlangıcından bir ay önce seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde yenileme kararının ilanından başlayarak yedi gün içinde görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmadıkça adaylıklarını koyamazlar ve aday gösterilemezler.”
2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17. maddesinde; milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile muhtarların mahalli idareler seçimlerinde adaylıklarını koyabilmeleri veya aday gösterilebilmeleri için görevlerinden istifa etmek zorunda olmadıkları belirtilerek yerel seçimlere yönelik bir istisna getirilmiş.
Belirli görevlerde bulunanların, bu görevlerini seçimlerde sürdürmelerinin seçim yarışındaki adalet duygularını zedeleyebileceği fikrine bir diyeceğim yok.
Ancak partilerin genel merkez yöneticilerinin adaylık için görevlerinden ayrılmalarına gerek duyulmuyorken, partilerin il ve ilçe yöneticilerinin aday olmak için görevlerinden ayrılmak zorunda olmalarının ne yararı olabilir?
Hadi milletvekili sıfatı ile birleşemeyen bir görev olması nedeniyle, milletvekili adayı olan il ve ilçe yönetim kurulu üyelerinin görevlerinden ayrılması doğru görülebilir. Hatta belediye başkanlığı görevi de siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu üyeliği görevi ile birleşemeyeceğinden, belediye başkanı adayı olmak için de il ve ilçe yönetim kurullarındaki görevlerden istifa etmenin anlaşılabilir bir tarafı var.
Ancak belediye meclis üyelikleri ile il ve ilçe yönetim kurulu üyeliklerinin birleşmesinde yasal bir engel yok.
Belediye meclis üyesi, seçilen bir kimsenin belediye meclis üyesi olduktan sonra partilerin il ve ilçe yönetimlerinde görev yapmalarına engel hiçbir durum yok. Yani il ve ilçe yönetim kurulu üyesi iken belediye meclis üyesi hatta adayı olamıyorsunuz, ama belediye meclis üyesi seçildikten sonra il veya ilçe yönetim kurulu üyesi olabiliyorsunuz.
Belediye başkanlığı veya belediye meclis üyeliği görevi ile birleşemeyecek olan milletvekilinin de bu görevlere aday olması için görevinden istifa etmesi gerekmiyor.
Milletvekili görevi devam ederken belediye başkanlığı veya meclis üyeliğine aday olanlardan, seçilenler seçimin kesinleşmesinden itibaren on beş gün içinde hangi görevi tercih ettiklerini seçim kuruluna bildiriyor.
Bir göreve aday olmak için, o görevle birlikte sürdürülemeyecek görevlerden istifa edilmesinin mantığı var ama birlikte sürdürülebilecek görevlerden istifa edilmesini zorunlu sayan kuralın yeniden gözden geçirilmesinde fayda var.
Yaşar BAŞ