Tarihin en ağır saldırılarının son dalgası ekonomik saldırıydı. Son on yılda şekil ve biçim değiştirerek devam eden onlarca saldırı girişimine tanıklık ettik.
Ne kadar sağlam bir zemine ve köklere sahip olduğumuzu da test etmiş olduk.
Cumhurbaşkanımızın büyük liderliği bu kadar az hasarla kurtulmamızın önemli nedeniydi.
“Galyalılar, Romalı askerler tarafından değil Sezar tarafından mağlup edildi. Roma’nın karşısında titrediği Kartacalı askerler değil Hannibal’dı, Hindistan’a korku salan Makedon mızraklıları değil Büyük İskender’di. Wesser ve İnn’e ulaşan Fransız ordusu değil Tuerene idi. Prusya’yı yedi yıl boyunca Avrupa’nın en görkemli üç gücüne karşı savunan Prusya askerleri değil Büyük Frederick’ti” demişti Napolyon.
Büyük milletlerin tarihi bir anlamda büyük liderlerin tarihidir.
Milletlerin potansiyeli, büyük bir liderin öncülüğünde açığa çıkarılmadıkça tek başına hiçbir sonuç oluşturmaz.
O nedenle bütün milletler, büyük liderlerin tarihini kendi milli tarihinin ekseni olarak görür.
O nedenle milli tarihimizden söz ederken Sultan Alparslan’dan, Sultan Fatih’ten, Sultan Abdulhamid’den söz etmeden sözümüz tamamlanmaz.
Türkiye bir taraftan kendi milli tarihinin en büyük saldırılarına karşı koyarken, bir taraftan da yine milli tarihinin en büyük sıçramalarını gerçekleştiriyor.
15 Temmuz’da tarihimizin kaydettiği en alçak ve en ağır saldırıya direnmişler, travmanın etkisi ile kendi kabuğuna çekilmek yerine sınırındaki askeri krizin kalbine harekât düzenledi ve bugün Suriye denkleminin en belirleyici aktörü oldu.
Büyük bir liderlik olmadan bu sıçramaların gerçekleştirilebilmesi mümkün değildir.
Tarih birçok büyük lidere tanıklık etti. Büyük liderler yaşadıkları dönemlerde de büyüklükleri biliniyordu ama gerçek değerleri kaybolduktan sonra anlaşıldı.
Moğollar tarihlerinde bir daha Cengiz Han bulamadılar, Makedonlar hâlâ bir İskender arıyor.
Bizim tarihimiz de büyük liderlerin tarihidir. Büyük bir milletiz ama önümüzde büyük bir lider olmadığı dönemlerde kabuğumuza sıkışıp kalmışız.
Sultan Fatih ile sıçramışız. Sultan Bayezid bir velidir ama kabuğumuza çekilmişiz. Sultan Abdulhamid ile küllerimizden yeniden doğmaya başlamışken İttihat ve Terakki ile darmadağın olmuşuz.
Şimdi yüz yıl sonrasının vizyonunu yüz yıl sonrasının hayallerini kuruyoruz.
Birileri de ağababaları yüz yıl önce ne söylüyorsa aynısını söylüyor.
CHP’nin biyolojik babası İttihat ve Terakki sözcüleri, yüz yıl önce Sultan Abdulhamid ne yaptıysa yıkmaktan başka bir şey vaad etmiyordu.
Yüzyıl önceki ihanet ittifakının torunları bugün Sultan Abdülhamid’in torunlarının inşa ettiği güvenlik ve refah düzenini yıkmaktan başka hiçbir şey vaad etmiyor.
Yüz yıl önce milletimize yapılan ihanetin bedelini kan ve gözyaşıyla ödedik. Huzur coğrafyasını kan gölüne çevirdiler.
Bugün o mazlum coğrafya halen kan ağlıyor. Türkiye kan ve gözyaşı coğrafyasında bir Barış ve istikrar adası. Mazlumların umudu olarak yükseliyor.
Büyük bir liderin insanımıza ve insanlığa Umut olan yürüyüşüne omuz vermek bizim tarihimize karşı sorumluluğumuzun bir gereği.
Büyük bir ülkedeyiz. Bu yükü ancak büyük bir lider taşıyabilir.
Şimdi ayağa kalkma ve mazlumlara umut olma zamanı.
Yaşar Baş