Aile ile ilgili konuşmak için ağzını açan, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un aile kavramına zarar verdiğini söylüyor.
Nerdeyse mutabakat halinde bir söylem birliği var ama sorunları sıralayarak analitik bir gözle sorunun kaynağına kafa yoran sayısı sınırlı.
Amerikan Yüksek Mahkemesi başkanına atfedilen meşhur bir söz var;
“Hakimler kanunlardan üstün değildir ancak kanun dediğiniz şey de sonuç itibariyle hakimin dediğidir.”
Hangi kanunu yaparsanız yapın sonuç itibariyle kanun yargı uygulamasında çok farklı bir şekle bürünebiliyor.
6284 Sayılı kanunda revize edilmesi gereken hususlar elbette var. Ama bu kanunu aile kavramına bu kadar zarar verecek hale getiren de yargı uygulamaları.
Kavramlar ve kadının aile içindeki hukuku konusunda bir mutabakatın olmaması da uygulamadaki hem çarpıklıkların hem de tartışmaların kaynağını oluşturuyor.
Özellikle de İslami hassasiyet temelinde konuyu açıklamaya çalışırken hissiyatın sınırları birçok kez İslami sınırların da dışına taşıyor.
Baştan söyledim. Kanundan kaynaklanan bazı sorunlar var. Uygulama zaten sorunlu olan kanunu tahammül edilmesi mümkün olmayan çarpıklığa da dönüştürüyor. Bunların hepsine tamam da. Evlilik içinde kadının hukuku erkeğin insafına terk edilmeli anlamı taşıyan yorumlar sağlıklı mı?
Tartışmalarda yol göstermesi gereken ilahiyatçılarımızın birçoğunun bakış açısındaki çarpıklığa ne diyeceğiz?
Kanunlar ancak kavramlar ve değer yargıları ekseninde hayat bulur. Hiçbir kanun değer yargıları ortaklaşmadan ortak bir hayat inşa edemez. Hangi kanunu getirirseniz getirin ailenin hukuku konusunda genel toplumsal mutabakat yoksa sorunları çözemez.
Önceliğimiz ailenin hukuku konusunda bir mutabakat inşa etmek olmalı.
Kadının hukukunu da erkeğin hukukunu da çocuğun hukukunu da koruyan bir mutabakata ihtiyaç var.
Nedeni ne olursa olsun şiddeti savunan bir görüş üzerinde mutabakat olamaz.
Aile içinde de aile dışında da kadına yönelik olanı da erkeğe yönelik olanı da hayvana yönelik olanı da bitkiye yönelik olanı da hatta cansıza yani eşyaya yönelik olan şiddetin de hayatımızın dışına çıkarılması gerekir.
Aile hukukuna yönelik öyle talepler ve öyle tartışmalar var ki, bunları inançlarımız ve değer yargılarımızla bağdaştıramayız.
Ayağı kırılan göçmen kuşlara karşı bile kendisini sorumlu gören bir ecdadın torunları, eşine karşı sorumluluğunun kaldırılmasını istiyorsa, sorunu sadece kanunda arayamayız.
Ailenin kanun desteğine ihtiyaç kalmadan ayakta kalmasını sağlayacak bir mutabakata ihtiyaç var.
Eşlerin bir biri ile hukukunu tayin için devletin araya girmesine ihtiyaç doğmuşsa o artık çok şey kaybedilmiş demektir.
Ama devletin araya girmesi ihtiyacı doğmuşsa da devlet adalet üzere konuya dahil olmalı.
Önceliğimiz de öncelikle karşılıklı hukukumuz konusunda mutabık kalmaktır.
Yaşar Baş