Diyanet İşleri Başkanlığı, salgın hastalık konusunda aktif bir rol üstlenmekte geç kalmıştı.
Aslında salgınla mücadelenin en önemli parçası olan sosyal dayanışma konusunda çok önemli katkıları oldu. Öncelikle bunun altını çizmek lazım.
Ayrıca İslam Fıkhının salgın hastalıkla mücadele tedbirlerine uyum konusunda geliştirdiği büyük fıkhi birikimi paylaşarak, salgın tedbirlerine uyum ile ilgili öncü bir rol de üstlenebilirdi. Bunu ihmal etti.
Camilerde cemaatle teravih namazının evlere taşınması konusunda attığı adım ile olması gereken misyona dönüş yapmış oldu.
İslam’ın korumayı amaçladığı en temel değer insan hayatıdır. Oluşturduğu dini çerçeve bütünüyle insan hayatının korunması ve geliştirilmesi amacının parçasıdır. Ölme ve öldürme konusundaki hukuku bile insan hayatının korunması amacı ile sınırlanmıştır.
Dolayısıyla fıkhın ölçüleri de insan hayatının korunması ilkesi etrafında şekillenmiştir.
Çok uzun zamandan bu yana insanlık büyük bir salgın hastalık dönemi yaşamadığı için unutulmuş olabilir ama İslam fıkhının insanlığa ışık tutacak büyük bir salgın hastalık külliyatı var.
Bin yılı çok aşan zamanlardan öncesinde bile, dünya için nerdeyse bilinmeyen insan hakları prensipleri etrafında oluşan öncü kriterler var.
Bir Müslüman açısından önemli olan İslam fıkhının getirdiği ölçülerdir.
İbadet ile vakit arasında ayrılmaz bir bağ var. Vaktin gerektirdiği ibadet ve ibadet düzeni ile yapılmayan ibadetin hiç kimseye bir faydası olmaz.
Vakit salgın vaktiyse, geçerli olan salgın vaktinin ibadet fıkhıdır.
Salgın vakti olduğu halde, dünya genelinde tespit edilen yüz otuz beş milyon vaka, üç milyon civarında ölüm, ülkemizde elli bini aşan günlük vaka, üç yüze yaklaşan günlük ölüm varken, salgın yokmuş gibi davranmayı önermekten daha büyük vebal olamaz.
Batıda Ortodokslar ve Evanjelikler, salgın tedbirleri kapsamında toplu ibadet kısıtlamalarına karşı çıkarak salgının kaynağı haline geldiler. Bu nedenle batıdaki gerçeklikten kopmuş dini kurumlar çok ciddi zarar gördü. Batıdaki Müslüman gruplar, insan hayatını önceleyen rasyonel bir yol haritası içinde hareket ederek, çok büyük bir saygınlık kazandı. Prof. Dr. Özcan Hızır’ın “Covit 19 Teopolitiğ: Evanjelikler ve Ultra Ortodoks Yahudileri” isimli makalesinde, batıdaki dini toplulukların Covit 19 salgını karşısındaki tutumları ayrıntılı analiz edilmiş. Özellikle tavsiye ederim. Karşılaştırmalı analize bakın bakalım Türkiye’de dini duyarlılık gösterisi haline dönüşen sloganik tutumlar, aslında hangi dini çizgilerin iz düşümüne karşılık geliyor.
Ortodoks grupların davranışlarının iz düşümlerini takip edenler arasındaki fikir birlikleri başka hangi alanlara tesadüf ediyor. Oralara da bakın.
Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam’ın yol haritasını tüm insanlık için bir öneri olarak gündemin ön sıralarına taşımalıydı. Geç kalıyordu. Teravih namazları konusunda aldığı karar ile doğru bir adım atmış oldu.
Bu konuda yapılan eleştirilerin hiçbirinin İslami kesin bir dayanağı yok. Bilimsel bir dayanağı zaten yok. Gözümüzün önündeki milyonlarca ölümü yok saymakla yok mu oluyor bu ölümler. Ben Covit geçirmiş biriyim. Her şeyden önce bizzat yaşadığım bu gerçeğin aslında yok olduğunu ifade eden yaklaşım hakkında ne desem, hafif kalır.
Şunun altını özellikle çiziyorum. Hiçbir bilgisi olmadığı halde, dayanaksız komplo teorileri ile insanların aklını karıştıranlar, bu dayanaksız yorumlara inanarak tedbirlere uymadığı veya tedavilere başvurmadığı için hayatını kaybeden insanların vebalinden nasıl kurtulacaklar.
İnsan sağlığı söz konusu olduğunda hiç kimsenin aklına gelen dayanaksız iddiaları istediği gibi söylemek özgürlüğü yoktur ve olamaz. Bu sözler insanların davranışlarını etkiliyor. İslam’ın ölçülerini açıkça reddeden bu ifadelerden etkilenerek tedbirlere uymayan, bu nedenle virüsü başkalarına da bulaştırarak hayatlarını riske eden, tedavileri reddederek kendi hayatına zarar veren insanlar var. Günlük ölüm sayısı son yüz yılda girdiğimiz hiçbir savaşta veya terör mücadelesinde bu seviyeye çıkmadı.
Bu yalın gerçeği bile yok sayan iddiaları ifade özgürlüğü içinde görerek kayıtsız kalmak da doğru değil.
Ar’af Suresi 155. ayetinden mülhem dua ile bitireyim. “Allah’ım içimizdeki akılsızların yaptıkları nedeniyle bizi helak etme.”