17 Aralık şeytanın yuvasından çıktığı tarihtir. Kırk yıldan fazla süren kuluçkadan çıkarak millete küresel çıkar odakları önünde diz çöktürmek için harekete geçilmesinin tarihidir 17 Aralık.
Üzerinden tam beş yıl geçti. Beş yılda yaşadıklarımız belki beş yüz yıla ancak sığacak büyüklükte. Küresel çıkar odakları ile onların kölesi şeytanın ordusu ve iş birlikçilerinin ihanet yağmuruna tanıklık ediyoruz. Alçaklıkların sayısını unuttuk.
İhanet zincirinin elbette bazı kilometre taşları da var. İhanetin zirvesi hiç şüphesiz 15 Temmuz gecesi yaşadığımız en alçak saldırıdır.
Devlet aygıtının aklını, hafızasını, bürokrasisini ve silahlı teşkilatını sarıp sarmalamış bir ihanet yapılanmasından söz ediyoruz.
Dolayısıyla mücadelede yardıma çağıracağımız bir devlet hafızası da kalmamış.
17 Aralık’ta yaşadığımız travma bir anlamda devletin yeniden inşası sürecinin fikri anlamda başlangıcı oldu.
Toplum, maruz kaldığımız tehlikenin vahametini gerçek anlamda 15 Temmuz’da anlayabildi.
Tehlikeyi en ileri düzeyde kavradığını düşündüklerimiz bile 15 Temmuz’da maruz kaldığımız alçaklığın boyutunu tahmin edememişti.
Bu nedenlerle mücadelenin eksenini belirlemek kolay da mücadelenin sınırlarını ve çevresini tayin etmekte zorlanmayı normal karşılamak gerekiyor.
Hafızası yok olmuş bir devletin yeniden inşası kolay bir iş değil.
Ancak özellikle de 15 Temmuz’un üzerinden geçen iki buçuk yılda devletin veri tabanının en azından temel konuları anlamamıza yarayacak düzeyde olması gerekir.
İhanetin ilk günlerindeki gerek veri tabanının yetersizliği gerekse de tehlikenin sıcaklığı ile acele bir şekilde belirlenen yol haritamızı daha rasyonel ve daha nesnel temellere oturtmaya başlamamız gerekiyor.
Türkiye’nin tamamında idari teşkilat bazında, mesleki ve sosyal gruplar bazında örgütlenmiş olan şeytanın örgütünün artık yavaş yavaş hiyerarşik yapısının ortaya çıkarılması gerekiyor.
Artık soruşturma, yargılama ve idari tedbirlerin ilk günlerdeki kriterler üzerinden değil, oluşturulmaya başlanan örgüt şemaları üzerinden yürümesi aşamasına geçilmesi gerekiyor.
Eğer herhangi bir bölgede şeytanın örgütünün organizasyon şeması belirli düzeyde oluşturulmamışsa, o bölgenin valisi, emniyet müdürü ve adliye teşkilatının görevini iyi yaptığını söyleyemeyiz.
Örgütün şeması ortaya çıktıkça varsa hatalı işlemler de düzeltilecek ve devlete olan güven daha da yükselecektir.
Mücadelenin ilk günlerindeki durumda değiliz. Birçok kaynaktan veri toplandı. Bunlar belirli bir sistematik dahilinde izlendikçe örgütün hiyerarşik yapısı daha da netleşecektir.
Bu örgütüm şeması ortaya çıktıktan sonra eksik parçaların neresi olduğu da görülecek ve bu eksik parçaların tamamlanmasına odaklanılacaktır.
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok yerde bu mücadele etkin bir şekilde yürütülüyor. Mücadele sadece hainlerin cezalandırılmasını değil, ihanet örgütünün şemasını ortaya çıkarmaya da yarıyor.
Sis perdesi aralandıkça mücadele hızlanacak, mücadele geliştikçe çapraz doğrulamalarla hata azalacaktır.
Bu kadar büyük ve karmaşık bir problemin çözülmesi aşamasında elbette aksaklıklar olacaktır.
Ama her şeye rağmen insanlık tarihi için örnek bir performans gösterildiğinin de altını çizmek gerekiyor.
Yaşar Baş