Son seçimde HDP’nin kazandığı bazı belediyelere İç İşleri Bakanlığı tarafından kayyım atanması üzerine yapılan tartışmalar ile birleşen Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen ceza ile ilgili tartışmaları izliyorsunuz.
Tartışmalar diyoruz ama aslında ortada tartışma falan da yok. Herkesin önceden bilinen görüşlerinin karşılıklı olarak biraz daha yüksek sesle söylendiği bir argümantasyon var. Şöyle bir bakın. Kayyım kararına karşı çıkıp da, Canan Kaftancıoğlu’nun cezalandırılmasını uygun gören bir kişi var mı? Veya soruyu tersinden soralım Canan Kaftancıoğlu’nun cezalandırılmasına karşı çıkıp da kayyım kararını destekleyen biri var mı?
Demek ki tartışma dediğimiz şey aslında gerçek bir tartışma değil, durulan pozisyonun deklere edildiği bir argümantasyon.
Nedense bazıları söylediklerinin neye tekabül ettiğinin veya neye dayandığının farkında bile değil. Ne kayyım atanmasına karşı çıkanlar merak edip neden kayyım atandığını araştırma ihtiyacı duyuyor, ne de Canan Kaftancıoğlu’nun cezalandırılmasına karşı çıkanlar bu cezanın neden verildiğini inceleme ihtiyacı içinde.
Bir konuyu bilmiyorsanız tartışmayı usul konuları üzerinden yürütmek işin kolay tarafı oluyor.
Kayyım atanmasına karşı çıkanlar temel olarak diyor ki; Yargı kararı olmadan seçilmiş birinin görevden alınması haksızlık. Bir konuda meşruiyetin kaynağı yargı kararı mı? O zaman yargı kararı ile Canan Kaftancıoğlu’nun cezalandırılmasına niye karşı çıkıyorsunuz ki? Ortada kapı gibi mahkeme kararı duruyor işte.
Canan söz konusu olunca meşruluğun koşulu hemen değişiyor tabii ki. Konu hemen yargılamanın takvimine indirgeniyor. Beş yıl önceki eylem nedeniyle İstanbul seçimlerinin kaybedilmesine kadar niye beklendiği soruluyor. Hâlbuki ki eylem beş yıl önceye ait değil. 2017 Ekim ayında son tweet atılmış. Bir kaç ay sonra fark edilip 2018 Ocak ayında suç duyurusu yapılmış. Yargılama için gereken izinler normal takvimi içinde alınmış, tamamen normal bir takvim içinde yargılama devam etmiş ve sonuçlanmış.
Kayyım kararının da yargı denetimi dışında alınması mümkün değil. İç İşleri Bakanlığı tarafından yapılan kayyım atanması işlemi yargı denetimine tabi mi değil mi? Görevden uzaklaştırılan belediye başkanları, İç İşleri Bakanlığının kayyım atama işlemine karşı idari yargıda dava açma hakkına sahip mi değil mi?
Anayasa hükmü son derece açık. Yürütme organının işlemleri yargı denetimi dışında bırakılamaz.
Meşruluğun kaynağı yargı denetimi ise, bu denetim için görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yargıya başvurmaları yeterli.
Kayyım konusu olunca nerde yargı kararı diyorsanız ve tutarlı olmak gibi bir kaygınız varsa, bir cümle sonra yargı kararı ile cezalandırılan Kaftancıoğlu ile ilgili söyleyeceğiniz söz olmaması gerekir değil mi?
Ama kıyametler koparanların ne konuyu anlamak ne de tutarlı olmak gibi bir kaygısı var.
İşin esasına giren yok.
Canan Kaftancıoğlu’nun Cumhurbaşkanına yaptığı hakaretin onda biri eleştiriye tahammül etmeyenlerin topu şekil konularında dolaştırıp bir türlü işin esasına gelmemeleri tutarlı bir davranış değil. Ahmet Türk’ün Kandil ile irtibatı var ama terörle irtibatı yok demek tutarlı bir davranış mı?
Bir siyasi analiz yaparken konuyu işin şekline indirgemek sağlıklı bir bakış açısı olamaz.
Kayyım da dahil olmak üzere yargı kararlarına kutsal metinler muamelesi yapmaya da gerek yok. Yargı kararı meşruluğun tek kaynağı ise bahsi geçen iki konuda da söylenebilecek tek söz yok.
Yaşar BAŞ