Türkiye hem kendi tarihinin hem de dünya tarihinin eşiklerinden geçiyor.
Uluslararası siyasetten ekonomiye, sosyal hayatımızdan siyasete, doğal kaynaklarımızdan ekolojiye, anayasal sistemimizden hukuk sistemimize, kadın haklarından erkek haklarına aklınıza hangi konu gelirse gelsin, kendimizi yeni bir dönemin eşiğindeymişiz gibi bir hissiyata sürükleyen atmosferdeyiz.
Büyük değişimlerin eşiğinde yeni çözümlere ihtiyaç duyuyoruz ve benzerine tarihin hiçbir döneminde rastlamadığımız yeni teorik ve pratik fiili durumlar oluşuyor.
Örneğin; tarihin hiçbir zamanında, anayasal sistemin mülki sınırları dışında askeri olarak kontrol edilen bir bölgenin hukuk sisteminin nasıl çalışacağı sorunu ortaya çıkmış mıdır?
Örneğin; tarihin herhangi bir zamanında, bir ülkenin parlamentosunun, hükümet tarafından imzalanan anlaşmayı onaylama veya reddetme dışında üçüncü bir seçenek kullanarak, onay anlaşmasında kısıtlayıcı kurallar öngörebilmesinin yolları tartışılmış mıdır?
Veya bugün küresel finans sisteminin finansal dolaşım mekanizmalarına alternatif bulunması ihtiyacı daha önce hiç bu kadar belirginleşmiş midir?
Daha birçok konu var. Her yeni konu, aslında üniversitelerin inceleme, araştırma ve öneri yapması için çok ciddi fırsatlar barındırıyor.
Bu fırsatları kullanmayı bırakın, bu fırsatların farkında olan üniversitemiz veya öğretim üyemiz kaç tane?
Türkiye’nin üniversiteleri, Türkiye’nin yüz yüze olduğu eşikler, riskler veya fırsatların kaçında yol gösterici olabildiler?
Türkiye’nin gündeminden tartışmalar inmiyor. Bir tek tanesinde bile herhangi bir üniversitemizin ufuk açan, yol gösteren bir raporuna veya önerisine rastlıyor muyuz?
‘Mavi Vatan’ diye bir kavramı akademisyenlerimiz mi icad etti?
Doğu Akdeniz ve Ege denkleminde yüz yüze olduğumuz riskleri, uluslararası hukuk temelinde ele alarak diplomasimize kaynak olacak bir akademik çalışma gördünüz mü?
Ötesini bırakın. Yüz yıldan bu yana nerdeyse her gün konuşulan Lozan’ın kaç maddesinin fiilen ortadan kalktığını yani hiç kimsenin dikkate almadığını, kaç maddesinin halen yürürlükten kaldırılmış olduğunun listesi var mı elimizde?
Montrö Sözleşmesini konuşuyoruz, özellikle de Kanal İstanbul ile ortaya çıkacak yeni denizyolu ve Karadeniz’e açılan deniz yolunun ikiye çıkması halinde, Montrö ve yeni boğazlar rejiminin nasıl etkileneceğini araştırıp raporlayan bir üniversitemiz var mı?
Küresel riskleri raporlayan, çözüm önerileri getiren ve bazı uluslararası krizlerde arabuluculuk yapabilecek kaç araştırma veya çalışma merkezimiz var?
Bu kadar spor bilimleri fakültemiz veya spor yüksekokulumuz var. Sporun mali, idari, hukuki, fizyolojik, ekonomik boyutu ile ilgili kaç önerisi var üniversitelerimizin?
Mafyaya dönen uluslararası spor kuruluşlarının yolsuzluk ve hukuksuzluklarını araştıran veya raporlayan var mı?
Wuhan’da bir gizemli salgın başladığında, salgının merkezine bir bilimsel çalışma heyeti göndererek, riski yerinde analiz edip zamanında gereken çalışmalar için öneri paketi hazırlamayı akıl eden bir üniversitemiz çıktı mı?
Türkiye’nin maruz kaldığı terör tehlikesinin sosyal, siyasal ve hukuki boyutuna ilişkin bir rapor hazırlamayı geçtim, kendisini bu terör yapılanmalarına karşı koruyabilen kaç üniversitemiz var ki?
Üniversite bilim, bilim disiplindir. Sükut gibi münzevi çığlık gibi hür olanların mekanı olmalıdır üniversiteler. Daha rektör atamaları için kriter oluşturamamış bir üniversite sisteminden söz ediyoruz.
Türkiye, üniversite gerçeğini doğru kavrayıp, üniversitelerimizi gerçek misyonuna döndürünce anlayacaktır, bir ülkenin ayağa kalkmasında üniversitelerin ne kadar büyük bir fırsat olduğunu…