Covid denilen musibeti tatmış, yaşamış biriyim. Doktorlar hafif atlattığımı söylüyorlar ama yaşadıklarımı siz bir de bana sorun.
Sonucunda bir hayati risk bulunmayanlar için bile nasıl yorucu ve bıktırıcı bir hastalık olduğunu yaşamış biri olarak benden daha iyi hiç kimse bilemez.
Covid salgınını hafife almaya neden olan hiç kimsenin, ahirette iki yakasının bir araya gelebileceğini sanmam. Gripten farkı yok diyenler, yarın binlerce belki de on binlerce kişinin hayatının ve çektiği sıkıntıların sorumlusu olarak hesaba çekilmekten kurtulamazlar. Dünyada bilinen kırk milyon kişiye bulaşmış, bilinen bir milyondan fazla kişinin ölümüne sebep olmuş bir musibetten söz ediyoruz. Gerçek rakamlar da bunun en az on katıdır. Hafife alınacak bir şey mi bu.
Salgın hastalık konusunda bin yılı aşan fıkıh külliyatınızın yaklaşımları ve çözümleri var. Salgın hastalık zincirinde bir halka olmak, hastalığın yayılışında köprü haline gelmek son derece ağır bir vebal. Çünkü hastalık sizin üzerinizden bir başka kişiye sıçrarsa, oradan nerelere yayılacağını sadece ve sadece Allah biliyor.
Bu sorumluluktan kurtulmanın bir tek yolu var. Siz bulaş zincirinden korunmak için, yani önce kendinize bulaşmaması için, eğer bulaşmış ise sizden başkalarına bulaşmaması için elinizden gelen bütün tedbirleri alırsanız, oradan sonrası artık takdiri ilahidir ve şahsi sorumluluğunuz olmayabilir. Eğer öncelikle size bulaşmaması için gerekli tedbirleri almamış iseniz, size bulaşmış ise başkalarına bulaşmaması için gerekli tedbirleri almamış iseniz yarın ahirette vay halinize.
Şunu asla unutmayın. Bu virüsün ilk defa ortaya çıkmasının üzerinden henüz bir yıl bile geçmedi. Ortaya çıktıktan sadece aylar sonra, hem de sınır kapamalar, seyahat yasakları ve sokağa çıkma yasakları gibi birçok kısıtlamaya ve küresel mücadele seferberliğine rağmen tüm dünyaya yayılan bir musibetten söz ediyoruz.
Yani bir tek kişinin köprü olarak taşıdığı virüs bir kaç ay içinde dünyanın en ücra köşesine ulaşabiliyor.
Bu musibeti hafife almak kadar büyük bir vebal olamaz.
Aslında Diyanet İşleri başkanlığının, pandemi dönemindeki tek misyonu bu vebali ve fıkhi hükümleri topluma anlatmak olmalıydı. Diyanet İşleri Başkanının gündeminde nedense pandemi yok. Tamamen yok demeyelim. Diyanet teşkilatı sosyal yardımların dağıtılmasında önemli görevler üstlendiler. Ancak Diyanetin esas görevi, dinin unutulmaya yüz tutmuş salgın hastalık fıkhı konusunda topluma rehberlik etmek ve tedbirlere uymanın çok kati bir dini görev olduğunu topluma anlatmak olmalıydı. Bu konuda ne yaptı. Sıfıra yakın. Hıncal Uluç’un tedbirlere uyma konusundaki uyarıları, koskoca Diyanetin uyarılarından daha fazla. Diyanetin bu yaklaşımı bir defa çok ağır bir vebaldir. Diyanet dini rehberlik görevini hakkıyla yerine getirmediği için bir kişi bile salgın hastalığa köprü olsa ve başkalarına bulaştırsa, sadece bunun vebalinin altından kalkamazlar.
Allah’a şükür. Her bakımdan güven duyacağımız bir devletimiz var. Salgın hastalık ile ilgili tıbbi prosedürler ve korunma prosedürleri konusunda aldığı kararlar her ne ise ona güvenmek ve uygulamak durumundayız.
Türk devletinin, gerekli güvenlik prosedürlerinden geçmemiş bir tedaviye veya aşıya izin vereceğini hiç sanmıyorum. Bu nedenle Türkiye devleti herhangi bir aşıya ruhsat verir ise hiç tereddüt etmeden bu aşıyı şahsen ben yaptıracağım.
Ortada bir aşı olmadığına ve salgın hastalık hızını artırarak yayıldığına göre şimdi yapabileceğimiz tek şey tedbirlere harfiyen uymak. Bir defa tedbirlere uymamamın çok büyük bir ahlaksızlık olduğunu hep birlikte topluma yerleştirmemiz gerekiyor.
Bir kişisel deneyim olarak şunu gördüm ki, maske takılır ve kapalı mekânlarda mesafe kuralına uymadan uzun zaman geçirmezseniz bu musibetin bulaşma ihtimali çok çok azalıyor.
Bu tedbirlere uymak veya bu tedbirlere uymayı denetlemek çok mu zor Allah aşkına.
Maske ahlaksızlarına hiçbir şekilde tolerans göstermeye hiç kimsenin hakkı yok. Hiç lafı eğip bükmeye gerek yok. İnsanların bulunduğu ortamda maskesiz gezmek çok büyük bir ahlaksızlık hatta insanların hayatını tehlikeye atan namussuzluktur.
Bu ahlaksızlık ve namussuzlukla mücadele de hepimizin görevidir.