Bir Dünya Kupasının daha son dönemecine girdik.
Son dörtte Fransa, Belçika, İngiltere ve Hırvatistan var.
Büyük ihtimalle de Fransa Belçika maçının galibi son derece rahat bir şekilde dünya şampiyonu olur.
Bence galibiyete yakın olan taraf Fransa.
Diğer eşleşmede İngiltere ve Hırvatistan olacak. Denk iki takım. Ben Hırvatların finale çıkacağını düşünüyorum.
Eleme grubunda birlikte olduğumuz Hırvatistanın finale çıktığı bir dünya şampiyonasının düzeyini oradan tahmin edin.
İtekleyerek play-offlardan finallere gidebildiler. Eğer milli takımımızı yönetenlerde azıcık futbol bilgisi olsaydı şimdi Hırvatların yerine orada biz olurduk.
Elbette Hırvatların yerinde biz olsak, daha önce yarı final oynadığımız ve üçüncü olduğumuz dünya kupasında bu kez finale çıkabilseydik çok iyi olurdu.
Hırvatlarla aynı eleme grubundaki performans karşılaştırması yaptığımızda aslında bunun çok uzak bir şey olmadığını görüyoruz da…
Dünya kupasının ambiyansında ve değerinde bir düşme olduğunu da görmemiz gerekiyor.
Eski dünya kupalarını hatırlayınca eski dünya kupaları ile bu dünya kupası arasındaki dağları hemen fark ediyoruz.
Dünya kupaları, yıldızların etrafındaki hikayelerle bilinir.
Son yıllarda Pele, Garincha, Cruyf, Beckenbauer, Maradona görüyor musunuz!
Endüstrileşen futbol belki de futbol keyfini yok ediyor.
Futboldan artık eski hikayeler çıkmıyor. Hatırda kalan, sürükleyen ve değer katan hikayeler yok artık.
Bunun yerine PlayStation gibi ruhu çıkarılmış, tadı kaybolmuş bir çatışma var.
Rekabet artık istatistiklerle ifade ediliyor.
Bu aritmetik indirgeme sadece futbolun değil, her şeyin tadını bozuyor.
Aritmetik kalıplara indirgenmiş endüstriyel ürünler ağzımızın tadıyla lezzetiyle uyuşmuyor.
Hiç kimse 1956 dünya kupasında Pele’nin kaç kilometre koştuğunu, kaç pas yaptığını, kaç top çaldığını, kaç kilit pas attığını falan hatırlamaz.
Ama şimdi futbol bu kalıplarla anlaşılıyor.
Altmış yıl öncesinden akıllarda kalan lezzeti ölçecek bir aritmetik formül de yok.
Aritmetik elbette değerli bir araç ama hayatın rengini ve ritmini aritmetik formüllere sığdırmak mümkün olmuyor. Olamıyor.
Modernitenin en temel sorunudur her şeyi bir aritmetik formüle sığdırma çabası.
Kan basıncını düzenlersiniz. Nakit akışını plana bağlarsınız. Geleceğinizi sigortalarsınız. Ama hayatın gücü bir gün bunların tamamını ezer geçer.
Onun için aritmetik olarak formüle edilmiş hayata karşı büyüklerimiz zuhurata tabi olmayı seçmişlerdir.
Lezzet en değerli ayırd etme aracıdır. Hangi aritmetik formül temelinde hangi başarılı sonuçtan söz ederseniz edin eğer lezzet yoksa bi değeri de olmaz.
Değerden kastım ekonomik değer değil elbette.
Değer, zihinde bir iz bırakmak demektir.
Spordan, siyasetten, ekonomiden velhasıl hayata dair her ne varsa orada lezzeti ayırd edici kriter yapmamız gerekiyor.
Yaşar Baş