Otoimmün; vücudu dışardan saldırılara karşı koruması gereken bağışıklık sisteminin, içerden vücudun organlarına saldırmasıdır.
AK Parti son bin yılın gördüğü en geniş tabanlı siyasal sentezdir.
Katılımcı sistemler gelişmeden önce de siyasal sentezler görülmüştür ama, bu kadar geniş tabanlı bir siyasal sentez daha önce inşa edilememiştir.
İlk defa büyük bir siyasal sentezin merkezine İslami değerler ve bu değerleri savunan kadrolar yerleşmiştir.
Bugün Türkiye’nin yarısından fazlasının desteğini almış, dünyanın geriye kalanına umut olmuş ve Türkiye’den daha geniş bir zemine oturmuş bir siyasal hareketten söz ediyoruz.
Şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki dünyanın çok büyük bölümünde Recep Tayyip Erdoğan arkasındaki destek, Türkiye’deki desteğin de çok üzerindedir.
Türkiye; küresel vicdanı temel alan siyasal çizgisi ile küresel ölçekte insanlığın gönlünde yerini bulmuştur..
Bugün dünya genelinde doğrudan oy kullanılan bir seçim yapılsa, seçimi açık ara Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanacağına itiraz edebilecek olan var mı?
Son bin yılın tarihinde, İslami duyarlılık etrafında bu kadar geniş bir sentez ortaya çıkabildi mi? Bu sentezin merkezinde İslami duyarlılık vardır ama bu merkezin etrafında, merkezin birkaç katı büyüklüğünde de bir çevre vardır.
Bir gövdenin merkezini, “iskelet yapısı” oluşturur. İskeletin etrafındaki çok büyük bir “yumuşak doku kitlesi” ile organlar ise gövdeyi oluşturur. Gövdeyi ayakta tutan merkez iskelettir ama, hiç kimse bir büyük gövdeyi, merkezinden ibaret olarak görmez, göremez.
Bu günlerde, son “bin yılın en büyük siyasal sentezi”nin, hareket noktasını oluşturan “ahlak ve aile kavramları” üzerinden imtihanına ve sanık sandalyesine oturtulmasına tanık oluyoruz.
Normal bir durumda dışardan gelen saldırılara direnmek ve yok etmek üzere kodlanmış bağışıklık sistemi, bir virüs saldırısının uyarmasıyla virüse saldırıyorum zannederek kendi vücut organlarına saldırırsa, bağışıklık sisteminiz sizin celladınız olur.
Bir siyasal hareketin merkezi olan “aile ve ahlak kavramları”nı koruma amacıyla da olsa, büyük bir siyasal gövdenin parçalarına saldırmak böyle bir şeydir. Esas amacı vücudu korumak olması gereken bir mekanizma, dönüp vücudun organlarına saldırmaya başlamışsa, bu gövde ayakta kalamaz.
Siyasal hayatını “aile ve ahlak kavramı”na adamış, örnek aile hayatıyla da sembol olmuş bir büyük siyasi lideri, aile ve ahlak politikaları üzerinden tartışmaya açmak, bizi doğru bir sonuca götürebilir mi?
“Tartışmaya açılan, bu siyasal hareketin beyni olan Recep Tayyip Erdoğan değil, gövdenin içinde yer alan ama aslında bu gövdeye ait olmaması gereken parçalarıdır” diyenler var değil mi? Otoimmün de aynen böyle bir şeydir ve hareket mekanizmasını; gövdeye ait parçaların aslında bu gövdeye ait olmadığı ve gövde ile ilişkisinin kesilmesi gerektiği zannına dayandırır.
Bu gövdenin merkezi; İslami değerler ekseninde “aile ve ahlak kavramı”dır. Bu gövdenin beyni, bu değerleri temsil eden, insanlığın vicdanı haline gelmiş bir büyük siyasi liderdir.
Bu gövdenin bir de çevresi var. Merkez ve çevre ancak birlikte olduğunda sağlıklı bir gövde oluşuyor.
Bu gövdeye bu zamana kadar dışardan birçok saldırı oldu, hiç şüphemiz yok ki bundan sonra da olacaktır. Bünyenin iç dinamikleri, dışardan gelen saldırılara birlikte karşı koyduğu takdirde, dışardan gelecek saldırılar bize zarar veremez. Ancak dışardan gelecek saldırıya karşı vücudu koruması gereken bağışıklık sistemi gövdeye saldırırsa büyük tahribat olur.
Sistemler sağlıklı çalıştıkça, dışardan gelen saldırılara karşı kendini savunur ve ayakta kalır. Ancak orantısız savunma diyebileceğimiz Otoimmün, içerden kendi organlarına saldırmaya başlarsa, hem dışardan hem içerden saldırı karşısında hiçbir bünye ayakta kalamaz.
Meşhur futbol hikayesidir. Teknik direktör Özkan Sümer, savunma oyuncusuna rakip golcüyü tutma görevi verir. Ancak kendi takım arkadaşı kendi kalesine üst üste iki gol atınca, rakip golcüyü tutmakla görevlendirdiği savunma oyuncusuna der ki; “Rakibi bırak kendi takım arkadaşını tut”..
Otoimmünde de bir tıbbi prosedür olarak aynen böyle tedavi uygulanır. Eğer rakip değil kendi takım arkadaşınız kalenize gol atıyorsa, önce onu durdurmak gerekiyor.
Bu ülkede “aile ve ahlak”ı merkeze alan bir yönetim var. Herhangi bir durum aile ve ahlak için tehlike oluşturuyorsa, ne böyle bir şeyi kabul eder, ne de duyarsız kalır.
Her gün, tam da LGBT’ye ait hukuk yorumlarını toplumun kılcal damarlarına kadar yaymaya ne gerek var.
Zaten dışardan “laiklik elden gidiyor” diye bir kampanya var. Buna “din ve ahlak elden gidiyor” diye içerden kampanyalarla karşılık vermek, bizi iyi bir noktaya götürmez, götüremez.
Keçecizade Fuat Paşa’nın meşhur sözündeki gibi “Bakalım birileri içerden, birileri dışardan; son bin yılın en önemli siyasal sentezini çökertebilecek miyiz?”
Ben de bunu merak ediyorum!..