“Gerçi her savaş bir imtihandı. Tüm yaşam bir imtihandı ama Uhud imtihan içinde bir imtihandı.”
Erdem Beyazıt’ın meşhur mısralarını hatırlarsınız. Savaş risalesinden.
Savaşın kendisi zaten bir imtihan.
Suriye savaşı imtihanın içinde bir imtihandı.
Halep yirmi birinci yüz yılın imtihanlarının en şiddetlisi oldu.
Yirmi birinci yüz yılda Müslümanlar arasında olmayan bir savaş yaşanmadı.
Müslümanlar kendi aralarındaki hukuku tayin edecek bir yol bulamadıkça da bu imtihanlar ağırlaşarak sürecek gibi görünüyor.
Müslümanların hukukunu korumak için ayakta bir Türkiye var.
Bir, bütün ve ayakta.
Kimin köpeği olduğunu artık çok iyi bildiklerimizin ağızlarından salyalar akıtarak yaptığı her saldırıda daha da kenetlenen, daha da yükselen bir Türkiye var.
Kendisi tarihin en alçak saldırıları altındayken birliğini bütünlüğünü daha da artırarak ümmetin hukukunu ayakta tutan bir Türkiye.
Sırtını dayadığı ordusunun içinden yapılan tarihin en alçak ve en kapsamlı ihanetine karşı milletinin silahsız evlatlarının insanlık tarihinde benzeri görülmeyen direnişi ile ayakta duran,
Hainlerin tuzağına düşmüş ordusunu toparlayıp birkaç ay içinde sınır ötesine harekat düzenleyen,
Bu arada;
Otuz yılda silah deposu haline getirilmiş ve savaş alanına döndürülen şehirlerini eşkıyalardan temizleyen,
Kırk yıllık kırk kocalı cinsiyeti tartışmalı bir alçak tarafından planlanmış ihanetle savaşan,
Yüz binleri bulan ihanet çetelerini birer birer deliklerinden çıkararak hesap soran,
İçinde yüz yirmi dört terör örgütü, dışında bir o kadar devletle mücadele eden,
Ekonomisine yapılan saldırılara kendi dinamikleri ile karşı koyan,
Bu kadar saldırı altında iken anayasal sisteminde tarihinin en radikal anayasa değişikliği ile ilgili mutabakatı sağlayan, büyüyen gelişen insanların güven içinde yaşadığı bir Türkiye var.
Milleti sindirmek ve bölmek için yapılan alçak bombalamaya karşı birleşen ve ayağa kalkan,
Kalbine bombalı saldırı düzenlenmişken zerre kadar sızlanmadan ve kabuğuna çekilmeden bombalar altındaki Halep için umut olan bir Türkiye’den söz ediyoruz.
En temel ekonomik parametre olan siyasi dayanıklılık budur.
Siyasi dayanıklılık devlet kurumlarının güçlü olması değildir sadece.
Devlet ile millet arasındaki kaynaşmadır.
Milletinin kenetlenmesi ve devletine sahip çıkabilmesidir.
Hainlerin tankına, topuna, uçağına, helikopterine, makineli tüfeğine karşı silahsız ve vakur bir şekilde yürürken, birkaç saat sonra devletine karşı saygı çizgisine dönebilmektir siyasi dayanıklılık.
Devlet otoritesinin birkaç saatliğine zayıflamasını fırsat bilerek bir tek yağma, bir tek saldırganlık, bir tek sınırı aşan davranış gördünüz mü.
Hainlere karşı ölüme giden milletimiz. Devletine teslim oldu hemen.
Siyasi dayanıklılık budur ve bunun yeryüzünde bir örneği yoktur.
Artık Türkiye insanlık için huzur güven istikrar ve adalet adasıdır.
İnsanlığın muhtaç olduğu ruh buradadır artık.
Huzur ve güven arayanların yönetilişi ile refahın da yeni merkezi olacaktır.
İnsanlık şunu idrak etmeye başladı artık,
Türkiye yıkılmaz.
Biz bu imtihandan da yüzümüzün akıyla çıktık.
Bundan sonraki imtihanlara da hazırız.
Yaşar BAŞ