İdam tartışmaları daha başından, iki şeytanın idam edilip edilemeyeceği konusuna odaklanmaya başladı.
Tartışma bu kadar dar bir çerçeveye oturmamalı.
Toplum vicdanını yerle bir eden bazı suçlarda idam dışında adil bir çözüm olamıyor.
Devlet adil davranarak yapması gerekenleri yapmayınca, intikam duyguları güçleniyor.
Ceza adaleti, toplumsal infiali bastırmayı öncelikle hedeflemeli. Bir ceza toplumsal infiali bastıramıyorsa, ceza adaleti kaybolmuş demektir.
Ceza adaleti siyasi meşruluğun da kırmızıçizgilerindendir. Millet eğer kendi devletinin kendisini korumadığına inanmaya başlarsa, meşruluk zedelenir.
Meşruluk kavramının ne kadar değerli olduğunu en yakından 15 Temmuz gecesinde anladık.
Milletimiz, tamamen kendisine ait bir devlet olduğuna, hayatını, namusunu, onurunu ve geleceğini korumayı amaç edindiğine inanmasa, sokaklarda bir tek kişi bulunur muydu?
Ceza adaleti milli birliğimizin de teminatıdır. Eğer millet bazı suçlar bakımından idam cezasının geriye gelmesini istiyorsa, bu ceza gelmelidir.
Bu konu Apo ve FETÖ meselesinin çerçevesini aşan bir konudur.
Ancak bu alçakların idam edilip edilemeyeceği de önemli.
Temel kural şudur.
Bir ceza kuralı, sanık aleyhine olarak geçmişe yürümez.
Dolayısıyla bu alçakların geçmiş eylemleri nedeniyle idam cezası ile cezalandırılabilmeleri mümkün değil.
Ancak örgütlü suçların işlenmesi zaman içinde devam eder. Bir suçun işlenmesi zaman içinde kesintisiz devam ediyorsa, bu suçlara mütemadi suçlar denir. Mütemadi suçlarda, suç sayılan eylem sonlandırılmadıkça suç zaman içinde işlenmeye devam eder.
Bu iki alçak da, örgüt üzerindeki yönetim ilişkisini sürdürüyor.
Örgüt liderliği devam ediyor.
Dolayısıyla, bu şeytanların örgütleri ne zaman bir suç işlese, örgüt yöneticisi durumunda olanlar örgütün işlediği suçlardan sorumludur.
Bu alçaklar yönettikleri örgütle bağlarını koparmadıkça, yönettikleri şeytanın askerleri tarafından işlenen suçlardan sorumlu olacaklardır.
İdam cezasının kabul edilmesinden sonra, bu alçakların örgütüne mensup şeytanlar tarafından bir suç işlenir ve işlenen suçun cezası idam olursa, Türk Ceza Kanunu’nun açık hükmüne göre örgüt yöneticisi durumunda olan herkes idam cezası ile cezalandırılır.
İmralı’daki şeytanın örgütü zaten her gün bir başka idamlık suçu açıktan işliyor.
Pennsylvanialı şeytanın örgütü de, kardeşi Apo’nun örgütüne yol göstererek idamlık suçlara iştirak ediyor.
Şeytan kardeşliğinin birçok izi var da. Bülent Keneş denilen şeytanın askerinin Diyarbakır Belediye Başkanlığına kayyım olarak atanan kamu görevlisinin infazı talimatını nasıl açıktan verdiğini görüyorsunuz.
Alçağın ar damarı da çatlamış. Ben asıl yurt dışında keyif çatan bu alçakların peşinden koşup da kendisini ve ailesini perişan eden geri zekâlılara hayret ediyorum.
Sadece bu tweet bile, tahriklerinden etkilenen bir başka alçak tarafından uygulanırsa, bu alçakların yönetici kadrosunun tamamı hakkında idam cezası verilmesi için yeterlidir.
İdam cezası gelirse bu alçakların bir tek kurtuluşu olur. Gelirler. Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak için başvurular. Şeytani örgütlerini bütün samimiyetleri ile deşifre ederler. Bir daha da suç işlemeyeceklerine mahkemelerce kanaat getirilir ise, idamdan kurtulmuş olurlar.
Allah’ın hükmü de budur.
Milletin isteği de budur.
Yaşar BAŞ