Hayat bir sınavdır. Ediplerin tarifiyle bir yanlışın bütün doğruları götürebileceği bir sınavdır. Bazen de bir doğrunun bütün yanlışları temizleyeceği bir fırsattır aynı zamanda hayat. Bilgelik her cevabın son cevap olabileceği bilincidir.
Son cevabımız bütün doğru cevapları alıp götürebileceği gibi bütün yanlış cevapları temize çıkarabilir de. Her cevapta yeniden temizlenmedir insanlık.
Hayat aynı zamanda en doğru cevabı vermek için fırsat aramaktır. Fırsatı bulduğunda kaçırmamaktır.
Kendin için cevap verirken başkalarını ateşe atmamaktır.
Hayat bir seçimdir. Seçtiğiniz yol kaderiniz olur. Pişmanlıkların geriye döndürebilecekleri de vardır ama döndüremeyecekleri de.
Yeniden bir fırsat bulsa aynı yolu seçmeyecek az mı insan var. Ama bazı seçimlerimizin bedeli hayatımız kadar sürecektir. Bazı seçimlerimizin bedeli de hayat var oldukça sürer.
Bugünün sınavını bugünden ibaret görmüyoruz. Biz sadece zamanın tanıkları ve aynı zamanda sanıklarıyız.
Hayat ilk hayatın üzerine bina edilmiş bir zincir. Hayat var oldukça biz o sınav zincirinde bir parça olarak var olacağız. Her tercihimiz bizden sonra gelenler için bir basamak olacak. Sonrakilerin sınavının da bir parçası olacağız.
Hayat var oldukça tercihlerimizin bizi sürüklediği kaderin hesabı peşimizden koşacak en sonunda dönüp hesabımızla yüzleşeceğiz.
İnsan hayatı insanlığın hayatıdır. Her birimiz insanlığın tutunduğu bir parçayız. Tercihlerimiz sadece bize ait değil. Belki de insanlığın tutunduğu son dalız.
Kırgınlıklarımız ve birikmiş itirazlarımız olabilir. Ama her cevabın belki de son cevabımız olabileceğini bir an bile unutmak geri dönülemeyecek yollara sokabilir bizi. Bizi değil sadece. Belki de rayları değiştiren karar bizim kararımız olur ve yollar bir daha geri dönülemeyecek bataklıklara çıkar.
Cumhurbaşkanı da altını çizdiğine göre. Bugün millete ait yetkileri kullananlar arasında sahip olduğu yetkinin aslında millete ait olduğunu unutanlar da olabilir.
Kırgınlıklar olabilir. Hayal kırıklıkları olabilir. Ancak her tercihin insanlık için tutunulacak son dal olabileceğini unutmamak gerekir.
Yolu değiştirmenin bir çözüm olmadığını tarih bize gösterdi. Yüz yıl önce dünyanın temeline dinamit konulmasına, bu topraklarda yüz yıl süren ateşin yakılmasına sebeb olanların bazıları hain idi ama bazılarının da haklı kırgınlıkları vardı. Ne oldu. Küresel drakulaların yerli işbirlikçileri, Sultan Abdulhamid’i indirirken alkış tutanların bazılarının kendilerince haklı kırgınlıkları vardı. Ne oldu? Kırgınların haklı olup olmamasının bir önemi kaldı mı?
O gün yakılan ateş bir coğrafyayı kül etti de hâlâ sönmedi.
Kırgınlıklarımız bizi asla zalimlerin ve hainlerin ateşine odun taşıyacak bir tercihe götürmemeli.
Yüz yıl önce haklı kırgınlıklarının esiri olanların yaktığı ateş, Balkanlar’ı, Ortadoğu’yu, Afrika’yı, Asya’yı yakmaya devam ediyor.
Nefsimizle ilk imtihanımızda bu seçimler olmayacak son imtihanımız da.
Türkiye sadece Türkiye değil artık.
Nerde bir mazlum varsa onun umudu, nerde bir zalim varsa onun korkusuyuz.
Biz umudun, insanlığın ve adaletin takipçileriyiz.
Kızarak, kırılarak küresel Drakulaları ve onların yerli işbirlikçilerini asla sevindirmeyiz. Mazlumların kalbini kıracak, boynunu eğecek bir tercihte bulunmayız.
Yaşar BAŞ