Tıbbi değerlendirmeler ne olursa olsun, dünya üçüncü bin yılın en büyük karantina tecrübesinin öncesine bir daha asla dönemeyecektir.
Unutulan salgın yönetimi prensipleri bundan sonra yönetim biliminin ve siyasetin temel eksenlerinden biri olacaktır.
Artık özgürlük dediğimizde hiç kimse sınırsız bir davranış serbestliğini anlayamayacaktır.
Aslına bakarsanız bu salgın tehlikesi Batı toplumları üzerinde çok temelden bir değişimi tetikleyecektir.
Şurası kesin olarak anlaşıldı ki batılı yaşama tarzı, insan hayatının ekonomik, ekolojik ve psikolojik limitlerini yerle bir etmiş.
Koronatravma ile batılı toplumlar fıtrat diye bir gerçekle yüzleşecektir. Bu yüzleşmenin siyasi, sosyal, dini, ekonomik, hukuki, tıbbi, psikolojik, kültürel, sanatsal, bilimsel veya aklınıza hangi alan gelirse fark etmez tümü üzerinde son derece dramatik etkileri olacaktır.
İtalya artık bir daha eski İtalya olmaz, keza İspanya, Almanya ve Fransa gibi köklü geçmişi olan toplumlardaki büyük değişimleri göreceğiz.
Özellikle İngiltere’yi yakından izlemek lazım. Tüm dünyadan çok farklı bir yol belirlediler kendilerine. Karantina tedbirleri uygulamayacaklar. Ölenler ölecek kalanlarla yollarına devam edecekler. Ya bu salgın öngörülen limitlere kadar ilerlemeyecek ve İngiltere dünyanın geriye kalanına gülecek. Ya da bu salgın İngiltere’yi bir daha ayağa kalkamayacak kadar derinden sallayacak hatta yerle bir edecek.
Salgına karşı karantina uygulamayacağını deklare eden bir Müslüman ülke olsaydı, açıklamanın üzerinden dakikalar geçmeden tüm dünya ile bağları kesilmiş ve tecrit edilmiş olurdu.
Salgının korkutucu yüzü, siyasal bakış açılarını yerle bir edecektir. Tüm dünyada yeni bir iklim için kapıların sonuna kadar aralandığını görmemiz gerekiyor. Bu salgından sonra yeniden kurulacak dünyanın hangi eksen ve ayaklar üzerine oturacağını zaman gösterecek.
Küresel Drakula sistemi yerle bir olabileceği gibi daha da ısırgan hale dönüşebilir.
Buna, Türkiye başta olmak üzere dünyanın geriye kalanının yeniden kurulan dünya ile ilgili yol haritası şekil verecektir.
İnsanlık dışı tecritlere dönülen karantina ile altta kalanın canı çıksın politikaları arasında gidip gelen ve çökmenin eşiğindeki batı toplumları; salgın hastalık yönetimini bir ibadet ve paylaşma şuuruna dönüştüren bizim iş planımıza dikkat kesilecektir. Bu vesileyle unutulan karantina fıkhı diyebileceğimiz, salgın döneminde Müslümanların davranış şekillerine ilişkin fıkhi ölçüleri hatırlamamızda ve hatırlatmamızda fayda var. Bu nedenle karantina dönemlerinde sağlık Bakanlığı kadar Diyanet İşleri Başkanlığının çalışmalarına da ihtiyaç var.
Sağlık Bakanlığı iş planını çok başarılı bir iletişim planı ile bütünleştiriyor, Türkiye’nin tarihinde ilk defa toplumun tümünün saygı duyduğu bir yol haritasına dönüştürdü.
Karantina konusundaki tarihsel birikimi temsil eden Diyanet İşleri Başkanlığının da sahada fark edilmesi lazım. Çünkü karantina dönemlerinde, hem kendi sağlığımızı hem de başkalarının sağlığını etkileyecek karantina tedbirlerine uymanın bir de dini sorumluluk tarafı var.
Sağlık yönetimiyle dünyaya örnek olan Türkiye, dünya için model olabilecek dini yaklaşımları ortaya çıkarmalı ve paylaşmalı.
Bu salgın sonrasında, karantina dönemlerindeki hayatımızı insan gibi sürdürmeye yönelik yönetim arayışları tüm dünyanın birinci gündemi olacaktır.
Şimdiden önerilerimizi ortaya çıkarıp ve dönemlerde başarısını test etme zamanını iyi kullanmak gerekiyor.