Modern dönemlerin en temel sorunlarından biridir; “olguları algıların perdelemesi.”
Batı, değer yargılarının yerine çıkarı, gerçekliğin yerine algıyı, siyaset yerine stratejiyi geçirerek varabileceği noktanın sonuna gelmiş gibi görünüyor.
Bu kafa yapısıyla bugün gelinen noktadan bir adım ileriye gitmeleri mümkün değil.
Türkiye’nin yürüyüşü karşısında bilindik algı operasyonlarının yine harekete geçtiğini görüyoruz.
Öyle iftiralar, öyle kumpaslara tanık oluyoruz ki içinde yaşadığımız gerçekler olmasa belki bizim bile bakışımız değişecek.
Bu iftiraların dönüp dolaşıp kendi ayaklarına dolanacağından emin olun.
Batı için tek ve vazgeçilmez değer yargısı kazanmaktır. Kazananlar dışında hiç kimse masaya oturamaz. Bugün harekete geçirdikleri algı operasyonları ile algımızı kirletmeye çalışırken, aslında gücümüzü de tescil ediyorlar.
İyi bir algı oluşmasını hepimiz isteriz ama batı açısından güçlü algısı iyi algısından daha pozitif bir algıdır.
Bugün Avrupa’nın Suriye topraklarında askeri bir operasyon, hem de ABD’yi ve Rusya’yı masaya oturtan bir askeri operasyon yapabilme kapasitesi var mı?
Avrupa’nın askeri literatüründe göremeyeceğiniz kadar büyük bir askeri başarıyı hangi iftira ile kirletmeye çalışırlarsa çalışsınlar göreceksiniz bu algı operasyonları giderek etkisini ve gücünü kaybedecek, yerini güçlü Türkiye ile iş birliği arama girişimleri alacaktır.
Türkiye insan ve vicdan eksenli dış politika ile küresel vicdanın sesi olmuş, insanlığın gönlüne yerleşmiştir.
Bu algının güçlü Türkiye algısı ile birleşmesi, küresel siyaset için yeni bir eksen ortaya çıkarmıştır.
Türkiye’nin Suriye konusundaki askeri ve diplomatik başarıları ile küresel emperyalizmi zıplatması, emperyalizmin pençesi altında ve kendisini çaresiz hisseden milletler için ilham kaynağı olacaktır.
Bugün Avrupa’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı askeri ambargoları artık kendi ülkelerinin siyasetçileri bile alaya almaktadır.
Fransa’nın uyguladığı askeri ambargonun ekonomik boyutu yaklaşık üç milyon dolara tekabül ediyor. Bu rakam bize uygulayabilecekleri ambargo konusundaki kapasitelerini gösteriyor. Türkiye, Fransa gibi büyük bir askeri teçhizat üreticisi ülke ile askeri riskini üç milyon dolar seviyesine indirmişse, artık büyük ülke olmuş demektir. Artık bizim almaya değil onların satmaya ihtiyacı var demektir. Artık kısa bir süre sonra bırakın ambargoyu bize askeri teçhizat satmak için sıraya girecekler demektir.
Şimdi muhtemelen milyarlarca doları bulan offset yükümlülüklerini nasıl ifa edeceklerini kara kara düşünmeye başlamışlardır.
Göreceksiniz Suriye harekatı ve devamındaki çok yönlü mutabakatın sonunda kazanan olarak masadan kalkmamız, kronik dış politika sorunlarında da önümüze yeni kapılar açacaktır.
Türkiye’nin kararlılığı karşısında diz çöken küresel sisteme güvenerek hiç kimse Akdeniz’de milyarlarca dolarlık sondaj maliyetlerini göze alamaz.
Şimdi Akdeniz’de sondaj konusunda da Türkiye ile masaya oturmak için sıraya girecekleri izleyin.
Büyük gazetelerindeki manşetler de çaresizliğin çırpınışına dönmüş halidir.
İlk defa çığlıklar batıdan yükseliyor. Göreceksiniz bu çırpınışlar batının çıkar odaklarını Türkiye önünde hizaya geçirecektir.
Yaşar BAŞ