Dün 5 Temmuz’du. 1993 yılından bu yana geçen yirmi beşinci 5 Temmuz. Bir hesaplaşma kılığına büründürülmüş tarihin en alçak katliamının üzerinden tam on dört yıl geçti.
İhtimal birçoğunun, kurbanı oldukları hesaplaşmadan haberi bile yoktu. Tarihin en alçak katliamlarından birinde, 5 Temmuz 1993 tarihinde, Erzincan ilinin Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyünde, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta ölenlerin sayısı kadar tam 33 masum insan öldürüldü.
Öldürülenlerin sayısı, Sivas’ta ölenlerin sayısı kadardı. Sivas’ta ölenlerin sayısının 33 olmasından ve silah zoruyla dizildikleri sırada tesadüfen ilk 33 içinde olmalarından başka hiçbir günahları yoktu. Bilmedikleri bir hesaplaşma sebebiyle, tanımadıkları insanların silahından çıkan kurşunlarla can verdiler.
Arkadaşım, sevgili kardeşim Ali Taşdelen canilerin namlularına hedef olanlardandı. Sivas’ta öldürülenler için ağıt yakanlar, Başbağlar’ı unutturmak için elinden gelini yaptılar. Ama aradan geçen 25 yıldan sonra da Başbağlar ağlıyor.
Katiller yargılanıp hesap verene kadar unutmamız da mümkün değil. Memleketimin bir yerinde, bir gece tüm köy halkı bir meydana toplanıyor, içinde seçilen 33 kişinin otomatik silahlarla öldürülüyor da, bu suçun faili 25 yılda hâlâ bulunabilmiş değil. Üzüntümün bir parçasında da bu var.
Bir köşe yazısına alıntılanan bir haberde durum özetlenmiş aslında;
“Akşam saat sekiz sıralarında müminleri ibadete çağıran hocanın sesi, caniler için katliam işareti oldu. İlk önce camiye giren militanlar huşu içinde secdeye yönelen 22 köylüyü teker teker dışarıya çıkardılar. Camide bulunmayan köylüleri tek tek evlerinden topladılar. Evinden çıkmak istemeyen ‘Nurettin Aydın’ı vurdular, evi ateşe verdiler.’ Şakir Aydınlı, Süleyman Orhan, Nazife Baltacı ve 14 yaşındaki oğlu İbrahim Baltacı kurşunlanarak öldürülürken evleriyle birlikte ateşe verildiler.
Kadınlar ve çocuklar köy meydanına 500 metre kadar uzaklıktaki Övce Deresi’ne götürüldü. Kadınların ziynet eşyalarını yağmalayan caniler, ‘75 yaşındaki bir kadının dipçikle alnını parçaladılar.’ Köydeki araçları bir araya toplayarak yaktılar, Hasan Sandıkçı isimli köylüyü alevler içindeki münibüse atmak istediler. Cami, cami lojmanı, köy odası, okul ve lojmanı da ateşe verildi. Köyde ekin biçmek için bulunan Tuncelili bir Alevi’yi, köylülerden ayırarak yanlarına aldılar. Köy meydanında yere çöktürdükleri köylülere Sivas olaylarının hesabını soracaklarını belirttiler. Köylüler yaylım ateşine tutuldu. 27’si burada hayatını kaybetti. İnsanlıktan yoksun caniler, arkalarında 33 ölü, 30 dul kadın, 70 yetim ve enkaz halinde bir köy bırakarak gecenin karanlığında ortadan kayboldular.
Sivas Madımak Otel’de hayatını kaybedenlere misilleme olarak yapıldığı ima edilen katliamda şehit olan Başbağlar’lılar ‘O günkü’ katliamın acısını hâlâ yaşıyorlar, yaşamalarının da onlara göre sebepleri var... İtirafçılar var, sanıklar var, tanıklar var ama yargı yok.”
O gün babaları katledildiğinde okula bile gitmeyen çocukların bugün çocukları bile delikanlılık çağında. Ama babalarının katilleri belki de hâlâ aramızda dolaşıyor.
Başbağlar onun için hâlâ ağlıyor.
Yaşar Baş