Türk tarihinin büyük kırılma anları vardır. Kırılmalar genellikle büyük krizleri takip etmiştir. Kriz sonrası kırılmalar önümüze yeni kapılar açmıştır.
Malazgirt bir kırılmadır. Anadolu’ya girişin yolları açılmıştır. Örneğin İstanbul’un fethi bir kırılmadır. Tüm dünyada paradigmaları değiştirmiştir.
Cumhuriyetin kurulması bir kırılmadır. Türkiye yeni bir yol haritasının arkasına takılmıştır. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi de bir kırılmadır. Özal’ın iktidarı da. Ak Parti’nin iktidara gelmesi de bir kırılmadır. Türkiye yeni bir vizyon etrafında büyük bir sıçrama yapmıştır.
Önce büyük bir kriz yaşanmış. Krizin dip noktasında bir kırılma, arkasından bir çözüm ve büyük bir sıçrama.
Defalarca tekrarlanan, krizler, krizleri takip eden kırılmalar iktidarların el değiştirmesine neden olmuş, yeni iktidarlar eliyle büyük sıçramalar gerçekleştirilmiştir.
Türkiye tarihinde ilk defa krizi ve kriz sonrası kırılmayı iktidar el değiştirmeden başarıyor.
Şubat 2012’de başlayan kriz, 17-25 Aralık ihaneti ile son faza yükselmiş, 15 Temmuz alçaklığı ile dip noktasını bulmuştur.
Bu sefer kırılma anı 16 Nisan referandumudur. Kriz ve kırılma dönemlerini iktidar el değiştirmeden sonuçlandırılması çok çok büyük bir başarıdır.
Bu tablo kriz yönetimindeki başarı kadar, Ak Parti iktidarları döneminde siyasi dayanıklılığın güçlendirilmiş olmasının da bir sonucudur.
Yaşadığımız travma ve travma sonrası kırılma, bu zamana kadar karşılaştıklarımızın en şiddetlisidir. İçinde yaşadığımız için belki yeteri kadar farkına varamıyoruz ama tarih yazılırken Türk milletinin en büyük dönüm noktalarından biri olarak kabul edilecek değişime tanıklık ediyoruz.
Kriz ve kırılma bu kadar şiddetli olunca, kriz sonrası sıçrama da o kadar güçlü olacaktır.
Esasında makro ekonomik ve siyasi göstergeler ile yapısal değişiklik projeleri Türk tarihinin daha önce hiç görmediği bir sıçramaya hazırlıklı olmamız gerektiğini bize gösteriyor.
Tarihsel zincir de bu sıçramayı teyit ediyor.
Türkiye yeni dönem vizyonuna öncülük edecek değişim için hazırlanıyor. Ak Parti kongresi ile bu değişim başlayacaktır. Arkasından büyük bir dönüşüm ve büyüme hareketi başlayacaktır. Hatta başlamıştır da.
Büyük dönüşümler başladığında, durdurulması ve yönünün değiştirilmesi mümkün olmaz. Bu değişim bizi hücrelerimize kadar etkileyecektir.
Sıçrama döneminin sonunda kişi başı milli gelirimiz yirmi bin doların üzerine çıkacaktır.
Bu ekonomik gelişim hepimizin sosyal hayatını da değiştirecektir.
Bu yeni dönemin farkına varmak gerekiyor.
Farkına varmak, hazırlıklı olmak ve bu değişimi yakalamamız gerekiyor.
O kadar büyük bir değişim ve büyüme hareketidir ki bu. Dünyanın geriye kalanının tamamı bu değişimden etkilenecektir.
Ortaya çıkan değişim dalgası ve bu dalganın ortaya çıkaracağı fırsatlar, uluslararası ilişkilerimizin kendiliğinden kademe kademe düzelmesini sağlayacaktır.
Uluslararası ilişkiler sadece politikacıların kararlarıyla ilerlemez. Rasyonel olmayan, Türkiye’nin ortaya çıkardığı değerin paylaşılmasının ve Türkiye ile işbirliğinin kapısını kapatan yabancı ülke politikacıları, kendi iç politikalarına büyük bedeller ödeyecektir.
Türkiye ortaya çıkaracağı fırsatlar ile uluslararası dengeleri de değiştirecektir.
Birçok proje var. Bir tanesi de önümüzdeki hafta Pekin’de imzalanacak olan tek kuşak tek yol yani modern ipek yolu projesidir.
Sadece bu projenin ortaya çıkaracağı fırsatlar bile, tarihi bir dönüşümü tetikleyecek yeni bir medeniyet havzası ortaya çıkaracaktır.
Güney gaz koridoru öyle ya da böyle bugün ya da yarın bir şekilde hayata geçecektir.
Doğu batı- Kuzey güney ekseninde tüm gelişmelerin merkezinde Türkiye duruyor.
Şimdi küçük hesapları bir kenara bırakma, değişimi anlama ve dönüşümü yakalama zamanı.
Yaşar BAŞ