Hatırlarsanız 6’lı masa bir deklarasyon yayınlamıştı. Bir çok şey içinde vardı ama iki tanesi olma ihtimali dahi insanı ürkütüyordu.
Parlamenter sisteme dönüş ve cumhurbaşkanlığı makamını Çankaya'ya taşıma maddeleri. Bu eskiye özlemdi, istikrarsızlığa kapı aralamaktı, bu %50+1 ile seçilen Cumhurbaşkanının göz hapsine almaktı, dolayısıyla kabul edilir yani yoktu.
%52 iki ile kabul edilen bu sistemi daha tam olarak denemeden 70 yıl denenmiş ve bu ülkeye huzur ve başarı kazandıramamış bir sisteme dönmek akıl kârı değildir.
Devlet yasama, yürütme ve yargıdan oluşuyor. Yürütme ve Yargıya adam seçilirken kılı kırk yarıyoruz ama sıra Meclise gelince “gel vatandaş, gel” misali adaylar tespit ediliyor, vekiller meclise gönderiliyor. Neden acaba? Çünkü devletin bu olmazsa almaz üç erki arasında en yetkilisi meclistir, meclis yasaları yapıyor, orası güçlü olursa yürütme ve yargı daha dengeli hareket eder.
Bakın bakayım şimdi öyle mi? Mesela muhalefet Cumhurbaşkanlığının KHK’larından şikayetçidir ama kimse şunu demiyor “arkadaş KHK’lara aykırı bir yasa çıkarılırsa KHK iptal olur” demiyorlar çünkü kendine güvenleri yok.
Ayrıca her geçen gün kendini olgunlaştıran külliyeyi Çankaya hapsederseniz devleti büzersiniz, elini ayaklarını bağlayıp bir kenara atmış olusunu. Baksanıza gerek Pandemi döneminde olsun, gerekse bu: “asrın felaketi” depremde olsun devlet işlemeye, işine bakmaya devam ediyor. Sürecin bir başarısı elamanı varsa o da AFAD başkanıdır.
Ekranların karşısında onu göremeyince bir az araştırdım, çalışma arkadaşlarına sordum, böyle ağır bir işe ehil biri olmadığını anladım. Onun bu devasa kurumun başından bir an evvel ayrılması lazım, zaten bizde istifa müessesi pek işlemiyor, herkes kendini sütten çıkmış kaşık gibi temiz sanıyor, ama bu adamın görevden alınması şarttır, sakın onu tekrara vali falan da yapmayın!
Asıl meseleye dönelim 6’lı masanın mefkuresinde ülkemizin yüzyılına ışık tutacak bir vizyon yoktu.
Sosyal devlet anlayışı yoktu,
Din, diyanete sahip çıkmak yoktu,
Kemalist sistem için bir alternatif yoktu,
Kürt meselsinin çözümü için bir niyet yoktu,
İslam dünyası ile selamlaşmak yoktu…vs
Siz bu yokları artırabilirsiniz.
Peki ne vardı?
İçişleri bakanlığını yaparken yanlış işlere imza atan, anıtkabire “iman etmeye geldik” diyen Akşener vardı,
Avrupa'dan “aferin” almak için siyaset yapan Babacan vardı,
Mevcut dünyanın gerisinde kalmış eski siyaset kurtlarından Karamollaolğu vardı,
Kamuoyunda ismi dahi bilinmeyen Demokrat partinin sözde lideri vardı,
Bir yandan helalleşmek isteyen, diğer yanda CHP’nin altı okunun arkasına sığınan Kılıçdaroğlu vardı,
Ak partide bazı yanlışları gören ama parti içinde mücadele etmeyi göze alamayan ancak görevden alınmasını içine sindiremeyen eski Başbakan Davutoğlu vardı.
Bu yokları ve bu varları hele bir düşünün Allah aşkına bundan bir nane çıkar mıydı? İşin kötü tarafı bu umut vaat etmeyen oluşumun bu kadar devam etmesiydi.
Cumhur ittifakı tamamen alternatifsiz bıraktılar, kendilerinin ayrı ayrı sahip olukları kısmi güvenleri de artık kalmadı.
Cumhur ittifakı buna rağmen kendini yenilemeli, olabildiğince ittifakı geniş tutmalı, geleceğe yönelik huzur ve başarı adına hedefler koymalıdır.
Her geçen gün zenginleşen bu ülkenin gayri safi milli gelir dağılımının halkın refahına yansıması için politikalar geliştirmelidir.
Devletin iskeletini oluşturan sistemi inanç, kültür ve tarihi değerlerimizle barışık bir halle getirmeleri ve iç sorunlarını gündeme alıp yoluna devam etmelidir diye düşünüyorum.
İnsanımızın midesine dokunan işler kadar ruhunu besleyen konularda da polikikalar üretmelidir.
Bir baba düşünün çocuğunu elbebek, gül bebek yaşatıp cehenneme göndermesi ne kadar acı, bunu devlet vatandaşları için de aynı şekilde düşünmelidir.
Vatandaşlarımız ruhen olgunlaşmadığı için helal dairede hayattan lezzet almasını bilmiyor.
Selam ve selametle nice huzurlu, mutlu yarınlara…