Ramazan Kayan hocamızın konferansından bir kesit dinledim, keyif aldım, huzur buldum, umutvar oldum, sizinle de paylaşmak istiyorum.
Süleymaniye camisinde bir iftar yemeğine katılan Kayan hoca gözlemlerini şöyle anlatıyor.
Kültürlerarası İletişim Merkezi Vakfı(KİM Vakfı) yönüyle orijinal bir vakıf. Yakından tanıdığım Vakıf başkanı Mustafa Karaca diyor ki,
“Ben insani yardım vakfı vasıtasıyla bir çok yardım faaliyetlerinde bulundum. Baktım ki, bu yardım faaliyetleri artık oturmuş ben olmasam da yürür. Düşündüm ki bazı insanların bu tür maddi yardımlara ihtiyaçları yok, bunların hidayete ihtiyaçları vardır.
Bu münasebetle İstanbul’da Filoloji(Dil bilimleri) okullarında okuyan, dindar bir kişiliğe sahip, sivil toplum kuruluşlarıyla ilgisi olan, 200 öğrencinin bilgi belgelerini aldık, bunlardan 80 tanesi şu anda bu bu projede faal çalışıyor.
Gelen türistlerin çoğu tarihi eserlere gidiyor özellikle de camilere tabi.
Ayasofya Camisine gelende Haçlı ruhuyla gidiyor.
Sultan Ahmed Camisine giden genelde sanat ve estetik için gidiyor,
Süleymaniye Camisine giden ise genelde araştırma ruhuna sahiptir.
Dolayısıyla KİM Vakfı olarak Süleymaniye’yi pilot Cami olarak karar verdik, burada çalışmalarımıza devam ediyoruz.
İftara gittiğim gece 17 turist iman etti. Ramazan sonunda toplam 70 kişi iman etti. Bir yılda müslüman olanların sayısı 2020 kişi. Demek ki ihlasla işimize odaklanırsak Allah kapıları açıyor.
Bu işi nasıl başardınız? sorusuna bir gencin verdiği cevap beni bitirdi. Dediki; “hocam mahşer günü Allah bize sunu sorarsa, binlerce ötelerden ayağınıza insan gönderdim, siz onlara hakkı hakikatı anlattınız mı? Sorusuna cevap vererebilmek için çalışıyoruz”.
Birbaşka gün çalışmalarını takip etmek için gittim, baktım ki bir genç bir çok dil konuşabiliyor, etrafındaki turistler purdikkat onu dinliyorlar, sordum, kim bu kardeşimiz dediler ki Birezilyalıdır iman ettikten sonra Papas olan babaıyla bir türlü anlaşamamış ve kalkmış buraya gelmiş 7/24 tebliğ projesinde çalışıyor.
Kimi Amlanya’dan, kimi İtalya’dan, kimi Rusya’dan gelmiş, imanla müşerref olmuş, bu projeye katılmış Allah rızası için çalışıyor.
Sahabeyi kiram imanı, islamı anlatmak işin binlerce yol kat ediyorlardı, bu gün dünyanın dört bir yanında insanlar yanımıza geliyor.
Yıllık ortalama 50 milyon turist Türkiye’ye geliyor, bunların 20 milyonu İstanbula geliyor. Çoğu da yukarıda adını verdiğimiz camilere gidiyor.
Mesele bu kardeşlerim, o zaman yarından tez yok, bu KİM vakfının bir Şubesini şehrimizde açamamız lazım.
Oturup allah rızası için muhakkak en az bir dil öğrenelim. Geçende bizim ulucamimize gitmiştik, müslümanın biri bir türistin kolunu, sırtını sıvazlıyor, turist sordu, “bu adam ne yapmak istiyor?” Emekli bir ingilizce öğretmeni adam sordu niye kolunu, sırtını ovalıyorsunuz? onu sevdim keşke müslüman olsa dedi. İşte halimiz bu.
Tembeliz, tembeliz, tembeliz.
Ben emekli olduktan sonra sivil toplum çalışmalarına vakit ayırıyorum diye birileri nedeyse beni akılsızlıkla itham edecek. Birilerine göre iş dediğin para getirmeli.
Peki bir müslüman “emri bil maruf, nehi anil münker” görevini yerine getirmekle yükümlü değil mi? İslam dinini başkasına anlatma yükümlülüğü yok mu? “İşe git gel, ye içi, rahat yaşa gerisine karışma” diye bir din var mı? Hani insan yer yüzünde Allah’ın halifesiyedi, bu vasfa bu başıboşluk yakışıyor mu?
Bu gün dünya yarın ahret bu atmosferde yaşamakla yükümlüyüz, Peygamberimiz aleyhiselatu vesselam “Bir kişinin iman etmesine vesile olursanız dünay ve içindeki herşeyden daha hayırlıdır” buyuruyor. Ümmetinden bir fert isek bu sevabı kazanmak için çalışıp çabalamamız gerek miyor mu?
Gerisini hep birlikte düşünelim artık.
KİM vakfını kuran, destek veren, bir şekilde katkıda bulunan ve Ramazan Kayan hocamız gibi ihlas ile, akıcı bir dille anlatıp, müslümanların duygularını okşayan, hak adına adım atmamız vesile olanlardan Allah razı olsun.
Amin demeniz dileğiyle.