*27 Mayıs Diyarbakır’ın fetih günü,
*27 Mayıs 60 darbesinin 60.yıl dönümü
*27 Mayıs Ramazan Pişin üzerinde oynanan oyunun son bulması günü,
Gündem çok da bu üç konu ile sınırlandıralım.
Diyarbekir’in Fethi;
Malumunuz İslam’ın kabullenemediği önemli kırmızı çizgilerden biri, insanların yer yüzünde hükümranlık rolüne girip bir açıdan Allah’ın hakimiyetine ortak olmaya çalışırken, diğer yandan zayıf, güçsüz ve fakir kimselere zulüm etmesine müsamaha göstermeye tahammül etmeyişidir. İnsan, İnsanı ancak Allah’ın adaleti ile idare edebilir.
Bu münasebetle İslam yayıldığı coğrafyada zalimlerin iktidarına son verirken, insanlık alemi ile de daha rahat irtibat sağlamış ve silahsız savaşsız insanlık kabile kabile, kavim kavim İslam’ı kabul etmişler.
Günümüz savaşlarıyla 7 yılda 70 kilometre bile ilerleme mümkün olmazken Sahabeyi Kiram peygamberin vefatında sadece 7 yıl sonra hicretin 17.yılında Amid kalesini fethederek burayı stratejik bir üss olarak kullanıp bu coğrafyaya İslam’ı getirmişler.
Diyarbekir’in Manevi tapusunun bedeli Hz.Süleymen camisinde medfun olan 27 şehit sahabenin canıyla ödenmiş ve belde İslam beldesi unvanını almıştır. İslam’ı sahabeden öğrenen şehir halkı çok kısa bir zamanda İslam ile barışık duruma gelmiş ve bu şehir “Tabiin Kenti” unvanını almıştır.
1925 olaylarında Şeyh Sait ve arkadaşları, 40’ı aşkın babayiğitlerin Dağkapı meydanında idam edilmesi, aslında Diyarbekir’in fethine bir meydan okumadır, ama gün geldi orasının Şeyh Sait meydanı oldu, pek yakında o İslam fedailerini şehit düşüren zihniyet halkın nezdinde mahkum duruma düşeceğine inanıyorum.
60 Darbesi ve sorasındaki Darbeler/müdahaleler;
Demokrat Parti hareketi “yeter söz milletindir” sloganı ile siyasete bir renk katıp, tek parti döneminin zulmünden kurtulmak için bir umut olunca sandıkta halkın oyunu alarak iktidar olmuştur.
Adnan Menderesin ülkenin direksiyonuna geçmesi ile millet kısmi bir nefes alınca iktidarı devirme planları yapılmış ve ilgisiz gerekçelerle 27 Mayıs darbesi yapılmıştır.
Herhalde İslam ülkesi olup ta Ezanın devletinin resmi dili ile okumayı emr eden tek ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Ezanın aslına dönmesi Cumhuriyet rejimine bir meydan okuma olarak görülmüş.
Cumhuriyetin bu ülkeye getirdiği harf devrimi dünyada benzeri görülmeyen bir ihanettir.
Fransa, Almanya, İtalya, İsviçre yasalarının ülkemize uygulanması bir zülümdür,
Kılık kıyafet devrimi akılla bağdaşan tarafı olmayan bir garabettir.
Milletin dini olan İslam’ın devlet nezdinde tanınmaması izahı mümkün olamayan bir yanlıştır.
Ülkemizde uygulanan laiklik Anadolu insanına verilen sıkıntıdan başka bir şey değildir.
İşte ezan manen bu yanlışlara dikkat çekmedir; “Allah’u Ekber” demenin ne anlama geldiğini kültürel bir Müslüman bilmese de İslam düşmanları iyi biliyor.
Bu zihniyet Hükümetlerin üzerinde daima stres sopasını göstermiş, uymayanları da alaşağı etmişler “nankör darbeciler”
Turgut Özal Kürt sonuna çare çözüm bulacaktı, ilk defa bir Cumhur başkanı Türkiye’de 12 Milyon Kürt var dedi, şüpheli bir ölümle gitti “nankör darbeciler”
Necmettin Erbakan devlet ile millet arasında bir uyum sağlamaya çalıştı 28 Şubat müdahalesinde buldular “nankör darbeciler”
Recep Tayyip Erdoğan Kürt sorunu benim sorunumdur dedi, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olunca birileri Cumhurbaşkanının eşi örtülüdür diye 27 Nisan e muhtırasını yayınladı “nankör darbeciler”
Sen bu ülkenin generali olacaksın ve ülkenin meşru hükümetine ayar vereceksin, böyle bir şey görülmüş mü? Tabi Hükümet yoluna devam etti.
Ya 15 Temmuz darbe teşebbüsüne ne demeli? Aslında bu darbeyi yapan komuta kademesini asmak lazım, yok efendim bir milyon yıl ceza almış, boş işler arkadaş, boş işler.
Kimse unutmasın 15 Temmuz ruhu: ezan, sala, tekbir, vatan ve bayrak tan beslendi, kimin ne hesabı varsa buna göre düşünsün derim. Bu ruhta Türkçülük ve Atatürkçülük yoktur. Bu ülke hepimizin, herkesin insanca yaşamaya hakkı vardır ama İslam’a saygısızlık yapmadan tabi.
Ramazan Pişkin davası;
Ramazan Pişkin ömrünü İslam’a vakfetmiş bir abdaldır, belki kendisinin manevi derecesinden haberi bile yok. Neredeyse çeyrek asırdır Ulu cami civarını kendine mesken edinmiş bir insan ne kimseden bir para pul alıyor, ne de başkasına bir sıkıtı veriyor.
Allah rızası için yaşamaya çalışan bir garip kul, ben sen onun o halinden anlayamayız, ama Türkiye kamuoyunun onun bu derce sahiplenmesi ihlaslı bir insan olmasına delil olarak yeter de artar.
Yuotubelerinin bir kaçını gözden geçirdim, İslam’ın özüne aykırı bir söz işitmedim. Maazallah eğer bu kardeşimiz sahipsiz kalıp deli raporunu alsaydı ülkenin aleyhine çalışan kimseler kazanacaktı;
*İstanbul Sözleşmesi kazanacaktı,
*Feministler kazanacaktı,
*Eş cinseller kazanacaktı,
*Derin devletin kırıntıları kazanacaktı,
*Ruhban sınıfını andıran din görevlilerimiz kazanacaktı,
*Emri bil maruf, nehyi anil münker(İyiliği emretme ve yasaklardan sakınma) vasfımızı kaybedecektik.
*Bana ne? Sana ne? gibi İslam’ın özü ile bağdaşmayan nemelazımcılık daha da güç kazanacaktı.
Elhemdulillah hak galip geldi ve Allah Ramazanı hürriyetine kavuşturdu. İşte Allah kuluna sahip çıktı mı böyle çıkar.
Selam ve selametle kalın.