Başkanlık sistemi devletin sevk ve idaresi açısından yararlı ve pratik, zaman kazandıran bir yönetim biçimidir.
Bu sistemin şu anda eksik yanı Parlamentonun pasif durumda oluşudur. Nedenine gelince liste yolu ile vekil seçimi ve vekil adayı olmamın kriteri olmayışından kaynaklanıyor bence.
Listelin yukarılarında yer alanlar, onları o sıralara koyanların adamları olup, onlara karşı kendini sorumlu hissediyorlar, hatta bazıları rüşvet vererek o sıralara giriyor. Kerhen de olsa “partimin listesidir” deyip vatandaş oy vermek durumunda kalıyor. İsmi anılınca hem yuhluyor hem de oy veriyor.
Dolayısıyla halk adına yasama ve yürütmeye katkı vermek umurunda bile değildir. O verdiği para/pulun yerini doldurup, üstüne de bir şeyler eklemekle meşğuldur. Üstelik bir sonraki dönemde vekil olmak için de millete değil, başka odaklara ihtiyaçları vardır. Böyle bir vekil yeni sistemde ne işe yarar?
Kim diyebilir ki bu şekilde seçilen vekil milletin vekilleridir, bunlar olsa olsa Genel Başkanlarının yaverleridir. Kalk denilse kalkarlar, otur denilse otururlar.
Peki liste usulü değil de “dar bölge seçim usulü” ile seçilen vekil böyle mi olur? değil ebette. Dar bölge seçim sisteminde bir şehrin kaç vekili varsa o kadar seçim bölgesi belirlenir ve vekil adayı birebir vatandaşlarla hem hal olup, onlardan oy talebinde bulunur. Üstelik bu başkanlık sisteminin olmazsa olmazıdır. Onun için ben bazen diyorum ki şu anda yeni sistemin bir kanadı kırıktır.
Her vekil adayının Dar bölge seçim sisteminde seçilme şansı vardır. Başka bir ifade ile “muhtar seçer gibi vekil seçiliyor.” Ama eski yöntemde taş çatlasa listenin ilk sıralarında yer alan bir kaçı hariç diğerlerinin seçilme şansı yoktur.
Mesela şehrimizin 12 vekili varsa “dar bölge” seçin yönteminde nüfus dağılımına göre 12 seçim bölgesi belirlenir, ona göre aday tespiti yapılır. Vekil adayı kendini ne kadar halka anlatabilse o kadar seçilme şansı artar.
Peki %50+1 bu şekilde adilane ve emeğe dayalı bir seçim ise neden buna adapte olmuyoruz acaba? Yoksa biz güçlü bir parlamento istemiyor muyuz?
Bir parti tutturmuş başkanlık için barajı %40’a indirelim diyor, bazı yazar çizerler de bunu gündem yapıp konuşuyorlar, güya %50+1 çok yüksektir bunun için iktidar olmak isteyen tavizler veriyor. Halbuki doğru işler yapılırsa yanlış yapanlar yanlış politikalarından vazgeçip taviz verecekler.
Bence ‘yüzde 50 artı bir’den korkmayın, kurulan ittifaklarla insanlarımız birbirini yakından tanır ve aralarında bir ülfet peyda olur, bu da taşraya huzur ve moral olarak yansır benim kanaatim budur.
Allah var, bir ara Tayyip Erdoğan’ın “şu dar bölge seçim yöntemini tartışmak lazım” dediğini gördüm, ama diğer partilerden ve ilgili kimselerden pek bunu dillendiren kimse görmedim. Çünkü o zaman parti üzerinde dominant kalmak çok zorlaşıyor. Seçilen vekil haklın vekili olur, beraberinde var olan sorun sıkıntıları Meclise taşır ve çözümü için çalışır.
Dar bölge seçim yöntemi olsa, belki 50 kadar bağımsız vekil de meclise gidecek ve meclis daha etkin daha renkli olacak, ancak bu şekilde Meclis Külliye üzerinde bir nüfuz oluşturur kanaatindeyim.
Bence başkanlık sisteminin genetiğiyle oynayacağımıza gelin bu sistemin eksikliklerini tamamlayarak olgunlaştıralım.
Bakın bir eksiğini ben söyleyeyim. Diyelim ki Başkanlık sistemi parti başkanları arasında gerçekleşiyor, Başkan adaylarından biri Başkan seçildi, diğeri açıkta kalıyor, grubu Mecliste kendisi dışarıda, burada bir anormallik var, o zaman yarışan adaylar parti başkanlarıysalar, seçilmeyen başkan da kendini istediği şehrin vekil listesinde gösterir, şayet kazanmazsa da o ilin vekili olarak Meclise girer ve güçlü bir muhalefet yapar diye düşünüyorum.
Mesela Muharrem ince %30’luk bir oranla partisinden daha fazla oy aldı, ama meclise giremedi. Gerçi kendisi genel başkan olmadığı için partide bir boşluk yaşanmadı, ama Meral Akşener vekil olamadı ve parti başkanı olarak mecliste yok. Sizce bu doğru mu?
Sonuç olarak diyeceğim şudur;
*Başkanlık seçiminden vazgeçmeyelim,
*Nitelikli bir Meclisin oluşması için ne gerekiyorsa onu yapalım,
*Mesela vekil adaylıklarına kriter getirelim,
*Dar bölge seçim yöntemini kesinlikle uygulayalım,
*Sistem bazı açılardan sıkıntı oluşturuyorsa, gereğini yapalım.
Fakat her fırsatta seçimde halka gidelim, halka hesap verelim, halka rağmen birileri vekil olmasın.
Maalesef liste usulü seçim sisteminde halka rağmen birileri vekil olabiliyor, ileriki seçimlerde kazanılabilir vekil sıralarında yer almak/alabilmek açık artırmayla borsası oluşsa şaşmam, çünkü günah yerinde durmaz, hırsız arsızlar da piyasada bitmez.
Seçime üç ay kala, üç kuruş parası olan birileri utanmadan “selamünaleyküm ben geldim, ben vekil adayınızım” der.
Mesele bu kadar karanlık ve kirlidir. Bizim gibi dertli vatandaşlara kolay gelsin. Çalışmaya, gayret etmeye devam, gücümüz neye yeterse.
Siyaseti halka hizmete endeksli hale getirirsek, paralelinde bürokrasi de düzelir, biz de rahat ederiz diye düşünüyorum.
Ne dersiniz?
Eyüphan KAYA