Allah-u Teala Anadolu gibi dünya cennetine benzer bir devlet bize vermiş biz ise insanca yaşamayı bir türlü beceremiyoruz.
Mesele hak ve adalet eksikliği, sistem sorunu ve ırkçılık rengine bürünmüş milliyetçilik.
Hele bir düşünün halkı Yahudi olup İslam hukuku ile yönetilen, ya da halkı Hıristiyan olup İslam hukuku ile idare edilen bir devlet görebilir misiniz? Elbette ki hayır! ama ne yazık ki halkı Müslüman olup küfrün kanunlarıyla idare edilen bir ucube ülke var, işte Türkiye Cumhuriyeti, buna da sinsi düşman hala yetinmiyor, Türkiye’nin (–iye) ekini de alıp Türk devleti haline getirilip bu ülkenin huzurunu kaçırmak istiyorlar, maalesef devlet erkanı da buna alet oluyor. Bir kesim devşirme Türkler de bunu alkışlıyor.
Ülkemizde sağ-sol kavgası tutmadı, Alevi Sünni kargaşalığı da tutmadı, ama beceriksizliğimizden dolayı olsa gerek Kürt Türk meselesinde sınıfta kalıyoruz galiba.
Çözüm süreci gibi riskli bir süreç başlattık ama sorun yaşayanları değil, sorun çıkaranları muhatap aldık. Onların da yuları başkasının elinde olduğu için yarı yolda kaldık.
Peki ne olacak? Bu sorunu böyle orta yerde mi bırakacağız? Maalesef devlet büyüklerimize bakılırsa öyle gözüküyor.
Mesela Malazgirt zaferi bunun için bir fırsattı, tarihi bir gerçeğe vurgu yaparak Sultan Alparslan’ın ordusuna Kürtler 10 BİN süvari ile destek verdiğini söyleyerek Kürt-Türk birlikteliğine vurguda bulunabilinirdi. Eğer böyle bir huzura katkısı olmazsa Malazgirt Buluşmaları ne işe yarıyor?
Hatta Cumhurbaşkanlığı Külliyesine bir hafta zaman ayırarak bölge valileriyle, kanaat insanlarıyla, sivil toplum kuruluşları başkanlarıyla bir araya gelip, bölge sorunlarını birinci elden dinlemek lazımdı, ama Ahlat Külliyesi buna av sahipliği yapmıyor gibi, Ankara’da bir arada olan burada da bir arada oluyorsa, bu israfa bu masrafa ne gerek var? Devlet Başkanımızın onlarca danışmaları var, bunları dile getirmiyorlarsa ne işe yarıyorlar? Bak biz vatandaş olarak parasız pulsuz, hatta biraz da risk alarak bu doğru yolu gösteriyoruz. Çünkü memleket bizim, Ülke bizim sıkıntılarla birlikte bu devletin şemsiyesi altında yaşıyoruz, ama bu haksızlığa razı değiliz.
Gelin bu ülke insanına huzur kazandıralım, bir yandan yabancı ülkelerden ithal ettiğimiz sıkıntılı bu kanunların etkisinden, 1982 darbe konseyinin hazırladığı anayasadan kurtaralım, diğer yandan Kürt realitesini gerektiği kadar tanıyalım ve bu ülkenin kabuk tutmuş yarasını birilerinin kaşımasına meydan vermeden iyileştirelim.
20-25 milyon Kürdün ruhuna bir selam verelim, bu gün dünya yarın ahrettir, artık bu haksızlığa son vermek lazım.
Cumhuriyet döneminde daha 20 yıl öncesine kadar devan edip Kürtlere yapılan bu zulümden dolayı özür dileyelim, yaşanan tahribatı onaralım.
“Kurtuluş doğruluktadır” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Kürtlere yapılan haksızlığı HDPKK ile örtbas etmeyelim.
Malazgirt meydan muharebesinde 10 BİN hatta daha fazla Kürt süvari destek vermiştir bunu içimizden gelerek, iftiharla dile getirelim.
Yunan bayrağını İzmir’de gönderden indirip Türkiye bayrağını göndere çeken Diyarbakır’lı Kürt Reşo’dur, bu her nesle anlatalım, okul kitaplarında bu bilgiye yer verelim,
Şeyh Sait, imanı ve konumu gereği şekillenen devletin Küfür kanunlarının istilasına karşı “Hurucıu alassultan” yaptı, kıyam etti, bu bir isyan değil ülke çapında bir tepkiydi, hakikatine vurgu yapalım,
Derin devlet havasıyla Kürtlere yapılan zulmü halka anlatalım ve devlet adına onlardan özür dileyelim.
5816 numaralı Atatürk’ü koruma kanununu kaldıralım ki, cumhuriyet döneminde yapılan haksızlıklar gün yüzüne çıksın,
Olmuyor olmuyor!.. Kim kimi aldatıyor?
Türk bayrağı, Türk polisi, Türk ordusu dediğinizde Türk ne kazanıyor, dünyasına ya da ahretine bir faydası var mı?
Gelin bu ülkenin huzuru için; Türkiye bayrağı, Türkiye polisi, Türkiye ordusu diyelim. Bu kavramın içinde zaten Türk de vardır.
Huzur istiyorsanız benim gibi barışçıl Kürtlerin sözüne kulak verin.
Hak bu, gerçek bu, huzur bu, dünya ve ahret kurtuluşumuz burada saklıdır.
Vesselam.