Bir ülkede adaletin tecelli etmesi için hükümranlık dayanağının ilahi sabitelere dayanması ve ülke gelirlerinin adil dağıtılması lazım.
Adaleti ilahi öğretiye bağlı yaşatırsanız ağırlıklı olarak ülkeye bir huzur gelir, fakat ekonomik dengeleri tutturmak da huzura ayrı bir katkı verir.
Ben bu konuda içimden geçen bir paylaşım yöntemini model olarak tavsiye etmek istiyorum.
Sloganımız şu; “halkın parasını halka verin.”
Malum ülke bütçesi genel gidişata göre tahmini belirlenir, Mecliste onaylanır ve ona göre toplumun katmanları ondan faydalandırılır.
Bu gelir kalemlerinden biri de vergi gelirleridir, bir üreticinin bir yandan vergi vermesi, diğer yandan zekatını vermesi , ekonomik dengelerini sarsabilir, dolayısıyla zekat veriyorsa bu verdiği zekat miktarını da vergisinden düşürecek durumda ekonomiye yeni bir yapılandırmaya gitmek lazımdır diye düşünüyorum.
Genel bütçenin %50’si devletin genel giderlerine, diğer %50’si de toplumun katmanlarına adil bir tarzda dağıtılması ülke huzuruna müthiş bir katkı verir. Adalet duygularını okşar.
Malumuz toplumda,
Dezavantajlı olarak; Çocuklar, Gençler, Yaşlılar, Engelliler, Ev hanımları, genel olarak kadınlar, işsiz erkekler vb. tarzda ekonomik çarkın etkilendiği kimseler vardır.
Mesela ülke nüfusumuz;
%27, 2 çocuk.
%15 genç,
%9,7 yaşlı
%13,9 engelli bulundurmaktadır. Tabi bu engelli vatandaşlarımız diğer yüzlerin içine dağılmış vaziyete yaşamaktadırlar.
Toplumun zaten yaklaşık olarak yarı yarıya kadın ve erkeklerden oluşuyor, hatta kadın oranı daha fazla tıpkı dünya genelinde olduğu gibi.
Evli kadın oranını çıkarsak da bir kısmı genç nüfus, bir kısmı yaşlı, bir kısmı engelli vatandaşlarımız arasında yer alacağı için mükerrer nüfus olacak, şimdilik bu kadarla yetinelim, hatta engellilerimiz de malum tüm nüfus kategorilerine dağılım göstermektedir; çocuk engelli, genç engelli, kadın engelli, erkek engelli, yaşlı engelli de var.
Aslında engelli vatandaşlarımıza gösterdiğimiz ilgi sağlıklı vatandaşlarımızın verimli bir hayat yaşamalarına da ciddi bir katkıdır.
Ancak gelir dağılımında hangi dilime düşen fazlaysa vatandaşlık “refah payı” olarak ondan yararlanır bir vatandaş kesinlikle iki kalemden faydalandırılmamalı. Şu andaki çok maaşlı haramzedeler gibi.
Buna göre bütçemizin %50’si ülkenin genel giderlerine, yatırım ve personel hizmetlerine, diğer %50 ise vatandaşlarımıza dağıtılmalıdır.
O durumda vergisini ödeyen her vatandaş şu kanaate varacak; verdiğim iki liranın bir lirası kesinlikle vatandaşa gidiyor, diğer lirası da ülkenin genel giderlerine.
Böyle bir ekonomik model uygulanırsa galiba ülke insanı hem huzurlu olur hem de refah düzeyi yükselir diye düşünüyorum.
Mesela şu anda bütçenin %3’ü engelli vatandaşlarımıza veriliyor, bunun %6 olduğunu düşünün faydası saymakla bitmez.
Yaşlı nüfusumuz %9,7 bunlar için bütçenin %5’i verildiğini düşünün toplumdaki huzuru göreceksiniz.
Evli kadınlarımıza, evlilik payı, annelik payı olarak düzenli bir ödemenin yapıldığını düşünün nasıl aileye beklenmedik bir huzur gelecek.
Kimisi diyebilir ki ya bu ülkede 14 Milyon emekli var ve çoğu yaşlı zaten geriye sosyal güvencesi olmayan ne kadar yaşlı var ki, bütçenin %5’ini onlara verelim diyorsunuz ben de diyorum ki maaşlı olanlara tekabul eden o miktarı tekrar genel bütçeye aktaracak lazım.
Onun için bir vatandaş birden fazla kategoriye düşünce hangisinden en fazla yararlanıyorsa o kalemden alacak, diğer kalem iptal olacak.
Örneğin bir vatandaş genç grubunda, evli grubunda, engelli grubuna giriyor bu vatandaşlık refah payını hangi kalemden alacak? Tabi en yüksek olan kalemden alacak.
Tabi işin uzmanları bu ekonomik modeli uygularlarsa bundan daha hayırlı netice elde edilir diye düşünüyorum.
Vesselam