Siyaset; toplumu yönetim sanatı, sorunları çözme yolu, toplumu huzura kavuşturma yöntemi olduğu söyleniyor. Acaba biz bunu ne kadar becerebiliyoruz?
Türkiye vatandaşları genelde İslam kültüründen etkilenerek yaşamayı tercih eden ancak hayat tarzlarında sakatlık olan bir toplum. Bunun baş müsebbibi de devletin dandik eğitim-öğretim şeklidir.
İnsan hakları konusunda bazı yasal düzenlemeler yapsak da “zihniyet” açısından insanı kabullenemedik galiba, Kürdü de dindar Müslüman’ı da hala kabul etmeyen zırcahillerimiz var.
Ailevi sorunlarımızı Avrupa değerleriyle hal etmeye çalışacak kadar küçük düşmüşüz, feminizm aile huzurumuz için yapışılmış bir umut dalı, bir kurtuluş reçetesi olarak bize sunuyor.
İslam inancının emir ve yasakları bizde ters yüz olmuş, yasalarımıza göre İslam’ın tüm yasakları serbest ve emirleri de pek önemsenmiyor. İşin kötü tarafı bunu sözde devletin temelinin dayandığı Laiklik ilkesi adına yapılıyor/ yapıyoruz.
Bu durumda bizde öyle sıkıntılı vatandaşlar oluşuyorduki, paralı askerimiz etrafımızda dolaşıyordu ve Kurt’un Kuzu’ya bahane bulduğu gibi vatandaş üzerine oyunlar hazırlıyordu, “İcap ederse tanklarda İstanbul’un üstüne çökerim” diyen dangalak subaylarımız vardı, diğer yandan kimi dünya ülkelerinin kukla örgütü olan PKK karşımıza çıkıyor, Kürt haklarını savunduğunu iddia ederken, Apoist bir sistem vatandaşa dayatarak “din ve namusu bırak ve gel” dercesine canavarlar yetiştiriyor.
HDP gibi birileri de Mecliste bu örgütün sesi soluğu oluyor. Darbe sevici CHP’nin katkılarıyla 80 vekille meclise giden HDP “ben sorun çözmeye gelmedim” dercesine ülke sorunlarını çözmeyi dert edinen Erdoğan’a “seni başkan yaptırmayacağız” hodri meydan dedi/ diyor. Asıl sebep ne biliyor musunuz? Erdoğan bu ülkenin sorunlarını çözmek istiyor, buna birileri kıl oluyor.
Peki ne olacak halimiz?
Birincisi Reis-i Cumhur Diyarbekir’in Şeyh Sait meydanında Kürtlere yapılan haksızlık için Devlet adına vatandaşlarımızdan özür dileyecek ve Kürtlerin dilini resmen kabul edecek, beraberindeki sorunları çözmeyi de ülke bütünlüğü içinde taahhüt edecek. PKK’nin ne zaman ve nasıl kurulduğunu, perde arkasına ne oyunlar çevirdiğini kamuoyuna anlatacak.
“İlahi öğreti” dediğimiz İslam’ın emir ve yasaklarıyla barışık bir devlet anlayışı geliştirilmelidir.
Bin bir türlü belaya sebebiyet veren içkiyi yasaklanacak,
Aileleri dağıtan her türlü kumar çeşidini ortadan kaldıracak,
Zengini daha zengin, fakiri daha fakir eden faizden vazgeçip, faizsiz sistem bir an evvel ekonomiye kazandıracak.
Evlilik kavramı üzerinde ciddiyetle durup, gençleri evlenmeye teşvik ederken, aileye ciddi bir önem vererek ev hanımlığına bir statü getirilecek. Bu topluma batının normlarıyla kimse huzur kazandıramaz, kadın erkeği çalışmaya teşvik edip aralarında yarıştırmakla insanlık adına mesafe alamayız.
Bu toplumun inanç ve kültüründe var olan değerler var, ancak onlara sahip çıkarak huzura kavuşulabilir diye düşünüyorum.
En önemlisi de sosyal devlet anlayışını geliştirerek vatandaşlarının aç ve açıkta kalmasına fırsat verilmeyecek,
Üstat Bediüzzaman’ın ifadesiyle;
“Aff-ı umumi” ile ceza evleri siyasi mahkumlardan boşaltılacak,
“Sulhu umumi” ile vatandaşların sıkıntılarını gidererek halka nefes aldırılacak,
“Ref-i imtiyaz” ile kimseye ayrıcalık tanınmayacak yani kimse “Benim kim olduğumu biliyor musun?” demeyecek/diyemeyecek!
Sadece bu kadarlık bir iyi niyet ve iyileştirme dahi halkı heyecana getirmeye kafidir diye düşünüyorum.
Yoksa başka türlü HDP’yi katmakla hayata huzur kazandırma imkanınız olmaz, MHP’yi de HDP yi de zihniyet açısında ayakta tuttuğunuz sürece bu ülkenin siyaseti rayına oturmaz, problemlerinizi çözemezsiniz, politik söylem ve uygulamalarla patinaj edersiniz.
Bana sorsanız zaten HDP siyasi bir parti değil, çünkü topluma huzur kazandırma gibi bir derdi yok, kaos ve kargaşadan besleniyor. Böyle parti olur mu? MHP’nin varlığı dahi onun eseri, karşılıklı birbirini besliyorlar.
Ahmet Türk’ün cezaevinden çıkma şeklini hatırlayın, anlarsınız kimlerin kanka olduklarını.
Benden söylemesi.