Müsaadenizle biri diğerinden önemli üç kurumun durumunu ele alalım.
Buyurun; Adalet, Diyanet ve Üniversite üçlüsünü bir ehli vicdan edasıyla ele alalım.
Her üçü de birebir vatandaş olarak bizi ilgilendiriyor.
Adalet sarayları, Üniversite Binaları, Camilerimiz dışarıdan bakıldığı zaman insanı cezb edecek kadar bir konfor dikkati çekiyor, ama içinde olup biten hadiseler bakımından maalesef insana huzur vercek bir düzeyde değil maalesef!
Hakim, savcı atamasından tutun, açılan davalar, verilen hükümlere kadar ciddi anlamda adalet kokan bir netice tecelli etmiyor.
Özellikle siyasi meselerde eften püften hadiseler yüzünden vatandaş ceza evine gönderilebiliyor, ya da suçlu serbest bırakılarak elini kolunu sallayarak keyfine bakabiliyor. Bu da toplumda bir huzursuzluk oluşturuyor.
Peki 7 yıl Avukatlık yapan kimselerden Savcı, 3 yıl da Savcılık yapan kimselerden Hakim seçebiseydik acaba burada bir iyileştirme olmaz mıydı?
Savcı devletin avukatı konumunda olduğuna göre mahkeme heyeti hizasından inip Avukatların seviyesine inseydi ne kayb ederdi?
Üniversitelerimiz koca koca binalarda eğitim-öğretim veriyorlar eyvalla, yakışır da, ama Ar-Ge ve Araştırma kalemlerine bakıldığı zaman elle tutulur projeleri yok denecek kadar azdır, ne bilimsel ve se sosyal meselerde kayda değer bir gelişme görülüyor, çoğu üniversitelere ırkçılık bulaşmış, akademik unvanlarıyla kirli politikanın emellerine hizmet ediliyor. Fırat üniversitesi mesela.Çok dikkat çaktiği için isim verdim yoksa bir çok üniversite o duruma gelmiş.
Camilerimize gelince de İslami vasfta olmayıp, çok foksiyonlu özelliğini kayb edince günümüz gençliğini sadece namaz için camiye getirmek de zor oluyor.
Peki bu halk Allah’ın evine ilgi göstermezse Kıyamet günü Allah’tan mağfiret diyecek yüzü olur mu?
Camilerimiz sürekli eğitim merkezi durumunda olmalı, bir çok meslelerde sulhun adresi, sosyal meselelere burada çare aranabilmelidir.
Özellikle kadınlarımız ve çocuklarımızın “manevi danışmanlığı” camilerimiz yapmalıdır diye düşünüyorum.
Cami görevlilerin cemaatle birebir, köylüsüyle, mahallesiyle teke tek irtibatı olmalıdır diye düşünüyorum, yanıyor muyum yoksa?
Cami derneklerimiz var, sadece yardım meseleriyle isimleri duyuruluyor, peki bu haktan reva mı?
Acaba 7 kişilik caminin Dernek yönetimi birer İmam Hatip düzeyinde bilgi ve kabiliyet sahibi olmaları gerekmez mi?
Hatta cami cemaatinin tamamı Ezan okuyup, Kamet getirebilecek kadar bilgili olmaları gerekmiyor mu?
Bir insan cematin müdavimi olacak, ama Ezan ve Kamete gelince yapamıyacak, bunun izahı olamaz.
Bu mevcut durumlardan dolayı Adalet, Diyanet ve Üniversite binalarımız ve yerine getirmesi gereken misyon için “Dışı hoş, içi boş!” ifadesini kullandım, belki bir az mübalağa oldu ama dert açısından baksanız az bile, çünkü bu kurumlar mahya olacak ki halk da ihya olsun.
Bu da ancak bizim gibi vatandaşların uyarmasıyla olur diye düşünüyorum.
Fazla mı ileri gittim acaba?
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?