Bir milyon profesör zelzelenin bir doğa olayı olduğunu söylese de benim yanımda bir saman çubuğu kadar değeri yoktur. Ağaçtan düşen bir yapraktan dahi haberi olan Allah depremi de bilir, çünkü kainat onun idare ve iradesinde yürüyor.
Hayatın tüm hadiseleri hikmetle, ibretle örülmüştür, zelzele de bu hadiselerden biridir. Biz de bu hadiseler karşısında üzerimize düşen görevi yerine getirmekle yükümlüyüz.
Kime ne düşüyor?
Yetkili etkili kimseler ne yapıyor?
Bizim gibi insanlar söz ve davranışlarıyla nasıl bir tutum ortaya koyuyorlar?
Ona göre bir karnemiz teşekkül ediyor kanaatimce.
İşte görüyorsunuz hükumet üzerine düşeni yapmaya çalışıyor,
*Bir haftalık milli yas ilan edilmesi,
*Eğitim Öğretime bir süre ara verilmesi,
*Deprem bölgesindeki on ilde Olağan Üstü hal ilanı,
*AFAD’ın olanca gücüyle enkaz kaldırma çalışmalarında müdahil olmaya çalışması,
*Belediyelerin üzerine düşeni yapmaya gayret etmesi…vs.
Kimin gücü neye yetiyorsa olanca kuvvetiyle seferber oluyor/olmalı.
Depremde her insanın kendine düşen bir görevi var, onu yerine getiren Allah katında değer kazanıyor.
Tam tersine deprem münasebetiyle fırsatçılık yapıp hayatı zorlaştıranlar, dedikodular yayanlar, yaşanan bazı sıkıntılar üzerinde devleti suçlayanlar, sahte hesaplar açarak saf vatandaşlarımızın duygularından faydalanarak paralarını çalanlar da vardır. İşte bunlar sınavı kaybedenlerdir.
Deprem ile birlikte enkazda kalanlar, ölenler, yaralananlar milyonların dualarının yüzü suyu hürmetine inşaallah af ve mağfirete ulaşmış kimselerdir, depremin asıl mağdurları hayatta kalanlardır desem inanın. Asıl dert yiyenler ölenlerin, yaralıların hayatta kalan akrabalarıdır.
Diyarbakır’da yıkılan Galeriya iş merkezinde iki hafta önce bir büro kiralamış gerektiği kadar demirbaş yerleştirmiş ve “Kayalar şirketi” adıyla bir şirket kurmuştum. Yıkılan blok ile birlikte o dükkan da yıkıldı, ister inanın ister inanmayın ondan beni etkileyen en önemli şey masama bıraktığım nazik bir kabın içinde olan Kur’an-ı Kerim oldu, onu andıkça duygulanıyorum.
İlk kirasını verdiğim mülk sahibi Ahmet Rasim Güloğlu beni aradı ve “hocam İBAN numaranı gönder kiranızı iade edeceğim” dedi, hiç aklıma dahi gelmemişti, adamın dükkanı yıkılmış bir ona yarım kiramı mı isteyecektim, olacak gibi değil, itiraz etmeme rağmen kabul etmedi ve “ben vicdanen rahat edemem” dedi.
Ben, adamın dükkanı gitti, verdiğim kira helali hoş olsun diye düşünürken, o hocanın eşyası gitti üstelik hala ayın yarısı kadar bile dükkanda oturmadı kirasının vermem lazım diye düşündü. Bence bu konuda ikimiz de bu küçük sınavdan kârlı çıktık.
Bu ülkede iki yıldır seçimler ne zaman yapılacak? Cumhurbaşkanı adayları kim olacak diye tartışmalar yaşanıyor, bu haktan reva mı?
Sen bir ladini sistem kurmuşsun, İslam’a ne kadar zıt olan şey varsa devlet adı altında bu aziz vatanda işliyor, işletiyorsunuz ve programlarda da bütün bu zulümleri görmezlikten gelip dandik meseleleri tartışarak bir anlamda hedef saptırıyorsunuz. Yazık günah değil mi?
Bu ülkede faiz serbest, kumar serbest, içki serbest, zina serbest İslam’ın dört kırmızı çizgilerini basmışsın, bazı duyarlı vatandaşlar bu haksızlığı bu zulmü hatırlatınca da onu fitneci olarak görebiliyorsun. Yazık günah değil mi?
Anayasanın 66.maddesi tek başına kaba bir zülumdur, bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlar Türktür demek kadar kocaman bir yalan var mı? Bu dahi Allah’a karşı bir saygısızlıktır. Yazık günah değil mi?
Bütün devlet kurumlarında Atatürk’ün büstü var ve ona saygı emri var bu haksızlık değil mi?
Daha ne diyeyim?
Sen git deprem doğa olayıdır de! Onu yapacağına kendine gelip deprem bölgesinde ev yaptırmazsan, yapsan da depreme dayanıklı yaparsan, zelzele yaşadığın zaman hayatta kalıp, tövbe istiğfar ederek daha sağlıklı bir hayat yaşarsanız daha iyi olmaz mı?
Bence kıyamet adı verilen son zelzele gelmeden gelin yer yüzünde insan gibi yaşamayı ve insan gibi ölmeyi, hayırla yad edilecek bir hayat arkamızda bırakmayı tercih edelim.
Tabi tercih sizin.Herkes kendinden sorumludur.