Bana ne? Sana ne? Umursamazlığı yüzünden birbirimize hakkı tavsiye edip, haksızlıktan alıkoymadığımız için toplum olarak maddi, manevi açıdan perişan hale düştük.
“Din nasihattir” diyen Peygamberiz Hz.Muhammed(sav)’nin ifadesini bir anlamda rafa kaldırdık, dolayısıyla biz de rafın altında kaldık.
“Emri bil maruf, nehyi anilmünker” müminlerin vasfıyken, bu vazifemizi ihmal ettik. Söylediysek de “Kavli leyin”(sempatik dil) ile söyleyemedik galiba, yoksa insanımız özellikle de gençlerimiz niye özünden uzaklaşıp, nefis ve şeytana mağlup oldular, gavur zihniyetine yem oluyorlar.
Beyza tozdan tutun, Beyaz kadın ticaretine, Modaya kadar gençliğimizi, özellikle kadınlarımızı kullanan kullanana.
Müslüman dünya, dünya ve ahretini birlikte sürdürmesi gerekirken, hayat boyu İslam’ın el verdiği ölçüler içinde yaşaması gerektiğini unutmamak lazım.
*Çocuğumuz namaz kılmıyorsa,
*Kızımız modaya teslim/esir olmuşsa,
*Torunlarımız İslam’ın adap ve edebini bilmiyorsa, ilk olarak kendimize bakmalıyız. Acaba ben nerede yanlış yaptım diye?
Sadece onlar mı değil tabi, akraba, komşu hatta her hangi bir Müslüman’dan hadi sorumluyuz.
Yusuf İslam kardeşimizin ifadesiyle Batı dünyası Türkiye vatandaşlarına “Domuz eti yemeyen Hıristiyanlardır” diyorlarmış.
Yani tabir yerindeyse yüce Allah kullarını birbirine teslim etmiş. Atalarımız ne demişler? “Rızayı kabahat aynı kabahattir”
Yani bir Müslüman kardeşin göz göre göre günah işliyor ve sen onu uyarmıyorsan, bu günahtan sana da bir pay düşer.
Onun için “Hepimiz Birer Birol Şahin Olmalıyız” dedim.
Düzce’nin Kayışlı Belediye Başkanı Birol Şahin Voleybol Kız Milli takımızla ilgili değerlendirme yaparken “Tokyo’ya gitmeden önce Allah’ın emrini yerine getirsinler” demesi, bir yandan kamuoyunu mutlu ederken, diğer yandan kendi partisi olan MHP’den ihraç olmasına sebep oldu. Ama başkan öyle bir ifade kullandı ki yılın ifadesi diyebilirim; “Ben kıyamet günü partime değil, Allah’a hesap vereceğim” dedi. Allah ondan razı olsun, kıyamet günü kurtuluşuna vesile olsun.
-Ey Müslüman kardeşim,
-Ey Diyanet görevlileri,
-Ey ilim ehli olarak aramızda dolaşan kimseler,
-Ey İslami Sivil toplum kuruluşları,
-Ey Sofiler dünyası,
“Nefsi nefsi!” diyerek kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz?
Hepimizin bu serkeş, seküler ve layık hayatın günahında payı var. Gelin bu konuda bir müminin “iyiliği emr eden, kötülükten sakındıran” vasfına sahip çıkalım.
İşe yarar yaramaz, o bizim vazifemiz değildir. Ama gücümüz nispetinde yakından uzağa doğru herkes ile uğraşmak, ilgilenmek, tebliğ ve irşad vazifesinde bulunmak üzerimizde fazdır, unutmayalım.
Allah iyilerimizi daha iyi, fasıklarımıza da tövbe, istiğfar etmeyi nasip etsin. Amin demeniz dileğiyle.