İnsanı önemseyen yüce Allah ona karşı gayet merhametli davranıp, şu hatayı bu hatayı işledi diye dergahı kudretinden atmaz, bir çıkar yol olarak pişmanlığı ve tövbe ile kendine gelme fırsatını insana vermiştir.
“Kim ki tövbe der, iman eder, salih amel işlerse biz taksiratlarını hesenata çeviririz” diyor yüce Allah, Resul-i Kibriya efendimiz “Günahlardan tövbe eden sanki günah işlememiş gibidir” ifadesiyle ayeti başka bir açıdan anlamlandırıyor. Dikkat buyursanız tövbe eden, iman eden ve ameli salih işleyenlerin Allah katında mükafatlandırılması söz konusu.
Bundan dolayı ne kadar Allah’a şükretsek azdır. İnsanoğlu “beşerdir şaşar” misali eğer bir kusurdan dolayı bizi görmezlikten gelseydi halımız nice olurdu? Namaza dahi kaza imkanı veren İslam dinine selam olsun.
Ama nasıl bir tövbe?
Tabi tövbe derken Nasuh bir tövbeden bahsediyorum, akılda kalan tövbe, hatırlandıkça Allah’a verilen sözü hatırlatan tövbe, akşam tövbe edip sabah aynı günahlara devam edersek bir sonraki akşam tövbe etme fırsatını elde etmeden ölebiliriz, iyi düşünmek lazım.
Harrani hazretlerinin dediği gibi beş vakit namazını kılmayanın sekerat anında “lailaheilleh” demek ona nasip olmaz. Kur’anın ifadesiyle ölüm arifesinde yapılan tövbe de kabul olmaz. Firavun da zorda kalınca iman etmişti ama Allah celle ve ala onun imanını kabul etmedi.
Bir Müslüman mümin ise mütteki ve muhsin olarak yaşamaya çalışmalıdır.Dini İslam demekle yetinirseniz birileri gelir sinsice İslam kavramını da kimliğinizden çıkarır, uyanık olmamız lazım, Allah’ı zikrederek hayatımıza ayar vermekle yükümlüyüz.
Yoksa işlediğimiz günahlar büyür, imanımızı kemirir, kendimize fetvalar uydurarak o günah dolu hayatımızı normal kabul edecek duruma geliriz!
Hani manidar bir ifade var “inancınızın gereği gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanacaksınız” maalesef birçok kimse bu sıkıntıyı bizzat yaşıyor.
Her fırsatta tövbe ve istiğfar ederek hayatımıza kalite katmalıyız, hiçbir zaman; hele bir az daha serbest yaşayalım, nasıl olsa tövbe deriz, ayrıca eski günahlarımız da bizim için sevaba dönüşür, niyetiyle yaşamayı düşünmeyelim, bir anlık gaflet halinde tövbesiz gidebiliriz.
Ben Müminim, Ben müsümanım vurdum duymaz yaşamakla olmuyor, hele kendimizi bir yoklayalım, Kur’anın ölçüsüne vuralım ne kadar müminiz, ne kadar müslümanız? İslami hayat endeksine göre yaşantımızı değerlendirmeye tabi tutalım. Bu yazımın muhatabı olarak benim sizden farkım yok, aynı şeyi ben de yapacağım/yapmalıyım, zaman zaman da yapmaya çalışıyoruz.
“Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisini dikkate aldığımız zaman etrafımızda kimler var? acaba düşünüyor muyuz?
Ajandamızda takva ehli kimseler var mı? ilmine, samimiyetine inandığımız alimler var mı? Tıpkı sağlığımızı Chk-Aptan geçirdiğimiz gibi ruhumuzun durumunu da onunla paylaşıp manen tedavi olabileceğimiz dostlarımız var mı? sorularına içtenlikle cevap arayalım.
Etrafımızda günahkar, muzır, kural tanımaz, avare insanlar varsa nitelikli bir hayat yaşamamız zorlaşır. Yani çevreniz sizi günaha çekmemeli tam tersine hakka davet etmeli ki doğruluk üzerinde yaşamanız kolaylaşsın.
Evet Mevlana dergaha gel, bin kere tövbeni bozmuşsan yine gel, derken tövbeyi nasuha davet diyor.Allah cümlemizi “kebair” günahlardan korusun
Yüce Mevlam bizi büyük günahlardan korusun, faiz yiyenlerden, kumar oynayanlardan, zinaya tevessül edenlerden, içki içenlerden eylemesin, Hazinenin parasını yiyen ihale farelerinden, onlara aracı olan beyaz yakalılardan uzak tutsun, fitne çıkaran, İftira eden, gıybetle vaktini öldürenlerden eylemesin. Rüku ve secde ehli olan şuurlu kimselerden eylesin.
Daima tövbe ve istiğfar hayatınız anlamlandırsın diyor, selam ve dua ile yazımı sonlandırıyorum.
Fiemanillah