Ülkemizde iç sorunların bitmesine tahammül etmeyen bir takım zevat, FETÖ/PKK meselesi yüzünde onu bunu jurnallemeye çalışırken, yetmiyor bu defa Müslümanların etrafında dolaşıyorlar.
Nerede bir grup insan İslam’ı, imanı yaşamak ve yaşatmak için bir araya gelse gözetin altında tutuluyor. Çünkü onlara göre gençlik sev-geç olmalı, deist, ateist olmalı, suya sabuna dokunmamalı.
Çanakkale ruhu ile düşmandan arınan Anadolu’da öyle bir zulüm yaşandı ki laiklik adı altında ladini bir eğitimle bu toplumun manevi ruhunu, enerjisini aldılar/çaldılar.
İslam’ın gerçeği ilköğretimde çocuklarımıza öğretilmeyince vatandaş oradan buradan dinini öğrenmeye çalıştı, böyle bir durumda da ifrat veya tefritin yaşanmaması elde değil.
İslam adına öğretilen katıksız bir müfredatımız olmadığı için bir çok cemaat ve grubun İslam’a bakış açıları arasında nüans olması da normaldir.
28 Şubat post modern müdahalesi ile bu ülkeye verilen zulmü düşününce insanın aklı duruyor. Çıkardığı yasalarla çocuklarımız 12 yaşını doldurmadan Kur’an dersini almaları yasaktı ve bu yasak 14 yıl sürdü. Bu yasağı koyanlardan Allah razı olması, kaldıranların da ömrüne bereket versin. Bir Müslüman çocuğunu yasayla Kur’an’dan uzak tutmaktan daha büyük zulüm ne olabilir?
Birileri devlet erki adına bu halka yanlışta yapsa halk kendi ölçüleri içinde İslam’ı yaşamaya gayret edecek. Tarikatlar da, muhtelif cemaatle de varlığını sürdürecektir.
Bu yazımda yeni tanıştığım “Tevhit ve Sünnet Camiası” olarak kendini tanıtan bir hareketten bahsedeceğim.
2008 yılından bu yanı varlığını gösteren bu hareketin öncüsü Halis Bayıncık’tır, sanki bir marifet işliyorlarmış gibi hırt/pırt adamı ceza evine alıp bırakıyorlar. Geçek şu ki bir cemaatin, bir hareketin üzerine ne kadar gidilirse cemaat bireyleri arasında o kadar tesanüd artar, saflar sıklaşır.
Bu cemaatin dinamiklerinden bir kaçını dinleme fırsatım oldu, diyorlar ki insanımız abdest, namaz, oruçtan, hac ve zekattan haberdardır ama,
*Din nedir? bilmiyorlar,
*Tağut nedir bilmiyorlar,
*Bela’m nedir bilmiyorlar,
*İnsanı küfre götüren söz ve davranışları tanımıyorlar,
*Tevhit ve şirk kavramlarını terim olarak tanımıyorlar.
Bizler Müslümanlar olarak bunları insanlarımıza nasihat adı altında anlatmakla yükümlüyüz. Tebliğ görevini yapmak her müminin üzerinde farz değil mi?
Ayrıca biz tebliğ esnasında mevzu mevzuyu açınca devletin birçok siyasi ve sosyal kanunları İslam’a ters düşüyor, küfrün kanunlarıdır, demek durumunda kalıyoruz, birilerinin hoşuna gitmiyor diye bunu saklayabilir miyiz?
Faiz serbest,
Zina serbest,
Kumar serbest,
Raki içmek serbest,
İslam bunları yasakladığına göre bunların kanunen serbest olması küfür değil de nedir? Çünkü bizzat Kur’an-ı kerim bunları yasaklamıştır.
Bu belaların her biri halkımızın başına ayrı bir bela, kaynaklık yaptığı huzursuzluğu anlatmak için her birine birer yazı yazmak dahi yetmiyor.
Malumunuz laiklik dini değerlerin devlet işlerine kakışmamasıdır. Şimdi bir insan “Ben laikim” derse küfre gitmiyor mu? Bir mümin hayatın her aşamasında Allah’ın hesabını yapmakla yükümlü değil mi?
Solcular, “Allah işimize karışamaz”, Sağcılar ise “bazen karışır bazen karışmamalı” diyorsa, bir mümin bu tür düşüncelere taraf olabilir mi? taraf olursa küfre gitmez mi? iman bir bütündür, yarım iman, ama’lı iman diye bir iman var mı?
Atalarımız bu ülkeyi düşmandan kurtarıp, bize teslim etmiş biz de o şehit ve gazilerin torunları isek bu ülke bizimdir, Müslüman olarak yaşamak durumunda olduğumuz gibi, devletimizin de İslam’ı tanıması ilahi emirlere göre işlemesi zorunludur. İnancını kaybeden birilerinin eline fırsat geçmiş olabilir, ama sanki “bu diyar benden sorulur” dercesine, şu vatandaşa, bu vatandaşa sıkıntı verme hakları yoktur. Bir Müslüman evladının ayetle hadisle haşir neşir olması, sünneti seniye atmosferinde yaşamasından daha makul ne olabilir?
Doğrusu ben bunları Tevhit ve Sünnet Camiası çizgisinde Müslüman olarak yaşamayı tercih eden üç gençle yaptığım sohbetten duyunca kalben müsterih oldum.
Kendilerine tekfircilik üzerine bir soru sordum, dediler ki kişiyi tekfir etmiyoruz, ama İslam’ı kabul etmeyen, Kur’ana aykırı düşen hal ve davranışların kişiyi küfre götürdüğünü söylüyoruz.
Milli Eğitim Müfredatı değerlerimizi tanımıyor, çocuklarımızı okullara göndermekten korkuyoruz, demeleri konusunda da bir itirazda bulunamadım, çünkü haklılık payı yüksektir.
Dorusu hak ve özgürlük adına şiddete baş vurulmadığı müddetçe, asayişi bozucu bir davranışta bulunmadığı sürece, başkasına tehdit ve iftira atılmaması şartıyla insanımızın kendini ifade etme hakkı vardır/olmalıdır. İnsanlığın yüzkarası birileri meydanlarda utanç verici pankartlar eşliğinde yürüyüş yapabiliyorsa kim ne hakla müslümanın çalışmalarına gölge düşürebilir?
Devlet, bu etkinliklerin emniyetini sağlamakla yükümlüdür, engelleme gibi bir lüksü yoktur. Türkiye cumhuriyeti vatandaşları üzerinde hikaye yazmaya kimse kalkışmamalı. Şefkat ve merhamet duygularıyla, İslami bir vazife gereği İslam dünyasıyla, varsa şedid bir potansiyelimiz dünya zalimlerine karşı kullanmak lazım.
Maazallah FETÖ gibi dış dünya ile bağlantılı, İslam’ın adını kullandığı tespit edilen, bilinen bir örgüt varsa o tür hainlere nefes aldırmamak lazım, çünkü onların derdi din değil, dini kullanarak Müslümanların maneviyatından faydalanmak istiyorlar.
Onlar tehlikeli, onlar hain, onlar bu milletin düşmanları. Ama eğer tebliğ niyetiyle İslam’ın özü insanımıza anlatan birileri varsa bunlara da kolaylık sağlamak lazımdır diye düşünüyorum.
Gelelim manasını bilmekle yükümlü olduğumuz kavramlara;
Din, kişinin hayatında değer olarak kabul edilen, ona güre insanların cezalandırılıp, mükafatlandırıldığı normlar bütünüdür, bir Müslüman için Din İslam’ın prensipleridir, bir başkası için din kendine kabul ettiği değerlerdir. Onun için Yüce Allah Resulüne(sav) “sizin diniz size benim dinim bana de” demiş.
Tağut, “buralarda ancak benim hükmüm geçer” diyen bir tağuttur, sizteme de tağuti sistem denir. Ülkemizde tağut yok ama tağuti sistem vardır.
Birçok insan eline fırsat geçinde bu yanlışa düştüğünü biliyoruz Yüce Allah “muhakkak ki insan kendini birçok açıdan güçlü his edince tuğyan ediyor” demektedir.
Belam, Tağut düzenine yağcılık yapan din adamıdır, tağut düzeninde yaşamak durumunda kalmak ayrıdır, tağut düzeni insanlara hoş göstermek ayrıdır. Bir az düşününce küfür sistemlerini insana kabul ettirmeye çalışan bela’mların etrafımızdaki varlığı hemen hissediliyor maalesef.
Maalesef, insanımız söz ve davranışları ile günde bir çok defa küfre gidiyor haberi yok.
Tevhit, Allahın varlığına ve birliğine inanmak ve onun emirlerine amade olarak yaşamaktır tevhit.
Bütün bunları ve daha fazlasını bu gençlerden duyunca onları eleştirmek için bir bahane bulamadım.
Selam ve dua ile sohbetimize son verdik. Dolayısıyla diyorum ki Müslümanları rahatsız etmeyin, İslam’dan insana zarar gelmez, bu toplumun İslami değerleri tanımaları ve ona göre yaşamaları kadar normal ne olabilir?
Selam ve selametle kalın
Zulmü çöpe atın adaleti alın
İlim irfan ile hikmete dalın
Yine ders başladı şu zili çalın.
Ders almak dileğiyle.