Sevgili okurlarım dünya küçüldü bir köy haline geldi, öyle ki birey düzeyinde kim ne yapıyor, ne söylüyor, ne yazıyor, nereleri dolaşıyor takip etmek artık işten değil.
30 OECD ülkeleri arasında üç yılda bir yapılan PISA sınavında bir türlü 29. -28.sırada yer almaktan kurtulamadık ama dandik meselelerde iki alanda ikinci sıradaymışız, vay beeee… olsun canım başarı başarıdır(!)
Bu iki alan, televizyon izleme ve sosyal medyayı kullanma alanlarıdır. Bu bilgiyi Ak Parti Siyaset Akademisinin “Sosyal Medya Kullanımı” adlı dersinde öğrendim.
Peki PISA nedir derseniz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatının üç yılda bir 15 yaş grubu öğrencilerine uyguladığı Matematik okur yazarlığı ve Fen okur yazarlığı sınavıdır.
Bu sınavda katılımcının cevap kağıdı okununca 6 üzerinde değerlendirme yapılıyor. Bu sınavın başarı kriterlerine göre bir kimseye konuyu anlatır ve çözdüğünüz sorulara benzer sorular sorsanız, kişi tamamını çözerse 3’lük öğrencidir, yani bizim ölçme değerlendirme kriterlerimize 5’lik öğrenci PISA’ya göre vasat bir öğrenci olup 3’lük öğrencidir. Ama konuyu iyice allattıktan sonra öğrencinin hiç benzerini görmediği soruları sorsanız o da soruları tam cevaplarlarsa işte o zaman 6 puan alır.
Sebebine gelince deniliyor ki; hayatın problemleri türlü türlü olup bazen hiç beklenmedik bir sorunla insan karşılaşabiliyor, acaba o zaman o sorunları çözebilir mi?
İslami değerlere bağlılık açısında da; Adalet, eşitlik, sosyal devlet..vs bakımından dünya devletleri arasında da ülke olarak 74.sıradayız maalesef!
Peki ikinci olduğumuz şu iki alan nelerdir, özellikleri nedir bir az daha yakından mercek altına alalım?
1-TV izleyiciliği,
2-Sosyal medya kullanımı,
Malum televizyon izlemede rekor dizilerdedir. O diziler ki sinsi senaryolarla oynatılıp, vatandaşlarımızı ahlak ve namus anlayışı açısından yavaş yavaş enjelte ettiği hayat tarzı ile yoksun hale getiriliyor.
O dizler ki dizinin aktörlerinden bir tanesi dahi Allah’ın rızasına uygun bir rolde oynamıyor, bazen yaş gereği hafiften başına bir tülbent bağlıyor.
O diziler ki oyuncuları daha çok nefis ve heveslerine göre bir yaşam tarzını tercih ederek yaşıyorlar,
O Diziler ki yalan ve aldatma kavramları en çok içeren ve herkesin birbirinden kuşkulandığı bir yaşam tarzı üzerinde yürüyor.
Böyle bir alanda dünya birincisi olsan ne yazar?
Bir toplum bu kadar televizyona zaman ayırabiliyorsa zaten beyni örümcekleşmiştir.
Ya sosyal medyaya ne demeli?
Dedikodu orada,
Hakaret ve küfür orada,
Tehdit orada…
Gerçi şu anda kısmen düzeliyor, o da gelen takip ve kontrol ve açılan davalar üzerine bir az normale döndü. Yasası çıkarsa az daha kalitesi artar diye düşünüyroum.
Ama twetter, facebook, instegram ve özellikle whatsapp günümüzün olmazsa olmazı haline geldi. İyi adam da kötü adamda bu alanda atını oynatıyor, kilosunu ortaya koyuyor.
Zoom, Duo, Meet… gibi programlarla artık oturduğunuz yerde ulusal ve uluslar arası toplantılara iştirak edebiliyorsunuz.
Bununla birlikte bu iki alana dünya ikincisi olacak kadar zaman ayırmamız hayra alamet değildir. Gelişmekte olan bir ülkenin vatandaşları bu düzeyde televizyon dinliyor, sosyal medyayı kullanıyorsa burada birden fazla sorun var.
Kitap okuma azdır,
Aile bireyleri arasında sohbet azdır,
İşsizlik fazladır,
Üretim az, tüketim fazladır,
Başkasına özenme var, moda esareti yaşanıyor, dizideki roller taklit ediliyor vs.
Dolayısıyla bu akışa “dur” demek için faydalı bazı alanlar açmak gerekir; Gençlik akademisi, vatandaşlık akademisi, kütüphane kavramını güncellemek, yardımlaşma/imece hadisesin canlandırmak ve dernekleşmeye bir kalite kazandırmak lazımdır diye düşünüyorum.
Televizyon izleme ve sosyal medyayı kullanma açısından 40. sıralara PISA sınavında 4.sıraya gelmeyi görmek dileğiyle, selam ve selametle kalın.
Amin demin demeyi unutmayın.