Uzun zamandır İstanbul Sözleşmesine karşı kısık sesle başlayıp, gittikçe bir deniz dalgası edasıyla sesini Anadolu’ya yayan; “Türkiye Aile Meclisi”, “Önce Aile”, “Aile Hakları” oluşumları binlerce STK’nın desteklerini almanın yanı sıra gün geldi “Söz Meydanı” programında derdini dillendirdiler. Bu haklı sese kulak kabartıp bu imkânı kendilerine veren Akit TV. yöneticilerini tebrik ediyor, program sunucusu Muhammet Binici’ye başarılar dilerim.
Ayrıca söz konusu “Aile” olunca hak ve adalet kavramı dahilinde benzer tespit ve taleplerde her kesimden insanlarımız bir araya gelebildiler Elhamdülillah.
Programın en renkli simalarından biri Doğu Perinçek’ti, Perinçek bir ara sıra dışı bir çıkış yaptı, onu bir kenara bırakırsak diğer konuşmaların altına imzamı atarım.
Malumunuz vatandaşa “Siz Kimsiniz?”, “Medeni kanunu değiştirmeye gücünüz yetmez” gibi kullandığı ifadeleri sakattı. Bu tür çıkışların modası geçti diye düşünüyorum.
Programı sonuna kadar izlemek durunda kendimi hissettim, çünkü Aile her duyarlı vatandaşı ilgilendiriyor. Üstelik Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanlığı gibi bir sorumluluğum var. Bu konuda yazıp çiziyor, dertli dertli konuşuyoruz. Dolayısıyla katılımcıların bakış açıları ve yaklaşımları benim için çok önemliydi, bir daha ne kadar haklı olduğumuzu fark ettim.
Müsaadenizle bir genel değerlendirme yapmak istiyorum.
*Genel olarak kabul gören ifade Anadolu kadınının sorununu batıdaki kadınların sorunları gibi görüp, onların ezber kanunlarıyla, yöntemleriyle çözmek sakıncalıdır, derdimize deva olmaz.
*Bizim kadınlarımızın da sorunları var, ama tarihi birikim, inanç ve kültürümüzden aldığımız değerlerle çözebilir, eksiklerimizi tamamlayabiliriz.
*Kadının ve erkeğin mutluluğu birbirinden bağımsız değildir. Yani kadını mutsuz olan erkek mutlu olamayacağı gibi, kocası mutsuz olan bir kadın da mutlu olamaz.
*Koca gecesini gündüzüne katarak dışarıda çalışıp çoluk çocuğunun rızkı için çabalıyorsa buna saygı duymak lazım, kadının evi çekip çevirmesi bir hizmetçi gibi görmek yanlış belki ikisi kabiliyetlerini birleştirerek hayatı kolaylaştırıyorlar. Ayrıca bir babanın çocuğuna sert bir bakışı veya yüksekselse bağırması kesinlikle şiddet değildir. Zaten icap etmese öyle yapmaz.
*Hepimiz şiddete karşıyız, ama Fiziksel şiddetin yanı sıra, Psikolojik şiddet, Ekonomik Şiddet, Cinsel şiddet diye ne anlama geldiğini bilemediğimiz şiddet türlerini icat etmek karanlık bir aklın eseri olsa gerek.
*Bir anne başkasının çocuğuna bakınca bakıcı parası alırken kendi çocuğuna bakan anneye bakıcı parası verilmiyorsa burada bir sinsi oyun var, o da anneyi çocuktan ayırmaktır.
*Ayşe Fatma’nın çocuğuna, Fatma da Ayşe’nin çocuğuna bakınca katkı alıyor da, neden herkes kendi çocuğuna bakınca iyi gözle bakılmıyor, kendisine bir katkı verilmiyor, bunda bir ark niyet var.
*Karı Koca boşanınca kadına ödenen sürekli nafaka bir zulümdür, erkeğin dengesini bozuyor, kadın avantadan aldığı paradan olmamak için artık resmi evlilik yapmıyor ve gayri meşru hayat yaşıyor. Tabi yaş ilerledikçe de artık elini tutacak birileri etrafında kalmıyor.
*1988 yılına kadar nafaka bir yıldı, sonra medeni kanunda bir değişiklik oldu ve süresiz duruma dönüştü, bu yanlışa bir an evvel “dur” demek lazım, evlilik süreleri göz önünde bulundurarak ona göre nafaka bağlanılması lazım. Kimi gençlerimiz evlenmekten korkar oldular.
*Medeni yasayı kopya ettiğimiz İsviçre yakın zamanda yasasını değiştirerek 5 yıldan az olan evliliklere nafaka ödemelerini kaldırdı.
*Genç akran evliliği yüzünden binlerce insan tecavüzcülerle aynı koğuşta hapis yatıyor, bu zulme de “dur” demenin vakti geldi de geçiyor. Birileri devlet bunlara “af” getirsin diyor, ne affı arkadaş? bunlar devleti af edecek mi acaba? Diye düşünmek lazım, devletin bir yasal düzenleme ile buları serbest bırakmalı ve onlardan özür dilemesi lazımdır.
*Birçok ülkede evlenme yaşı kızlarda 14’ten başlıyor, erkelerde ise 16, ki Cumhuriyetin ilk yıllarında bize de böyleydi. Ama ne hikmetse bunu 17-18 yaşa çıkardılar. Genç akran evliliği serbest olsa dahi birileri sanmasın ki bu yaşa basan herkes ikinci gün evlenecek, ama evlenen varsa da yasal bir engel olmamalı. İlginçtir bu yaşlarsa keyfi cinsel birliktelik ceza gerektirmezken Allah’ın emri Peygamberin kavli ile nikah varsa suç oluyor.
İstanbul Sözleşmesi Aileyi dağıtmayı hedef etmiş, aile dağılsa kime faydası dokunur derseniz, tabi ki kapitalist kimselerin işine yarar, bireyi daha rahat yönlendirir, idare ederler, ama aile yapısı sağlam olan bir toplum kolay kolay yanlışlara boyun eğemez.
*İstanbul Sözleşmesinin toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsel eğilim gibi insanlığın şanına leke bırakacak LGBT gibi, partner birlikteliği gibi sıra dışı bir hayata kapı aralaması bir faciadır. Evlilikten amaç neslin devamıdır, bu sapkın ilişkiden nesil üremez. Buna karşı sessiz kalınamaz/kalınmamalı. Üstelik Kur’an’a meydan okumadır, bu toplum Müslüman bir toplumdur, bu tür hassasiyetlerimizi kaybetmemeliyiz.
*Bu LGBT belasına yakalanmış kimseleri şeytanlaştırmak da çare değil, bunların durumu psikolojikse, psikoterapi ile, biyolojikse tıbben tedavi etme yoluna gitmeliyiz.
*Şapkamızı önümüze koyup düşünelim, elin gavuru bu tür faaliyetler olsun diye neden ülkemize para gönderiyor?
*6284 numaralı yasa ile sokağa gönderilen koca ile kadın arasında başlayan güvensizlik artık onarılmayacak bir boyuta ulaşıyor ve bu yüzden yüz binler boşanıyor. Asıl olan hakem olayıdır, ifadesini verecekler ve kim haklı kim haksız o şekilde ortaya çıkacak, buna rağmen ayrılırlarsa evlenme nasıl ki kendi kararları ile bir “evet” demekle şahitlerin huzurunda oluyorsa, boşanmanın da onların kararı ile o derece kolay olmalı, boşanma davalarını yıllarca uzatmanın bir gereği yoktur.
*Sizin güçlü silahlarınız olabilir, ama aile yapınız dağılmışsa o silahları kullanacak adamlarınız olmaz, çünkü vatan ve bayrak sevgisi, ailede öğrenilir. Yani ülkemizin bekası aslında ailenin varlığına bağlıdır.
Ben programdan umut ve motivasyon aldım, haklı bir mesele ile uğraştığımızı, hatta daha çok çalışmamış gerektiğine inandım.
Bu anlattıklarım dört saatlik programın ¼’ü ama bu kadarı dahi önemliydi bence.
“Söz Meydanı Programında Vatandaş Meydan okudu”, kime karşı.
Küresel aile düşmanlarına karşı,
Feministlere karşı,
Meclise karşı,
Külliyeye karşı da bir uyarıda bulundu.
Kısacası bu İstanbul Sözleşmesi, 6284 numaralı yasa, CEDAW sözleşmesi ve Medeni kanunun sıkıntı çıkaran maddeleri bir an evvel ortadan kaldırılmalıdır diye düşünüyorum.
Haydi ya Allah deyip, bu işin paydaşları görevini yerine getirsin/getirmelidir.
Selam ve selametle kalın.
Eyüphan KAYA