Yüzyıldır Türkiye Cumhuriyeti yanlış değerler üzerinde ayakta kalmaya çalıştı, Anadolu’ya bir huzur kazandırmadığı gibi, vatandaşını da perişan etti.
Karanlık bir akıl hep vatandaşları birbirine düşürerek, kendi sorunlarıyla boğuşup devleti rahat bırakma endeksli uğraşlar içine girdi.
Bu milletin Dilini, Dinini, Kültürünü ve Tarihini görmezlikten geldi. Yedi hikayesi varsa 6’sı vatandaş üzerinde hayal etti, uyguladı. Derken sağı solu belli olmayan, ortak değerleri yok denecek kadar az olan, bir az Irkçılık, bir az Türkçülük ve Atatürkçülük konusunda hassas bir kesim gariban vatandaş yetişti ki bu düşünceler de şirke kaynaklık yapan argümanlardır.
Hala da bu ülkeyi Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı yönetmekte karalı olanlar var, hatta bazı siyasiler bu konuda yarışmaya girmişler.
Ne talihsiz bir açıklamaydı ki, sözde bir partinin lideri Anıtkabire gittiği esnada “iman tazelemeye geldik” dedi.
İster inanın ister inanmayın bu değerlerle bu devlet, sorunlarıyla boğuşacak, yerinde patinaj edecek, küçüle, küçüle bir bucuk devlet olarak bir kümes haline gelecek. Öyle dünyaya açılması falan da hayaldir. Anıtkabir tekmilini gelecek yüzyılda insanlığa kabul edemezsiniz.
Gelin bu ülkeyi devlet yapalım;
1-İslam hukuku ile barışık hale getirelim,
2-Kürt meselsini tamamen hal etmiş ve dünyadaki Kürtlerin %90’nın dostluğunu kazanalım,
3-Gençlerimizi meslek edindirip, ona göre iş imkanı oluşturalım,
4-Sosyal Devlet anlayışı gereği hiçbir vatandaşımızın aç ve açıkta kalmaması için hem yasal alt yapı hazırlayalım, hem uygulamada var olalım,
5-Evlilik müessesini oluşturup, evlenmeyi cazip hale getirelim,
6-Eğitim öğretim müfredatımızı maddi manevi açıdan zenginleştirip, nitelikli, özgüveni yüksek, kanaat ehli, merhamet ve şefkat duygularını taşıyan vatandaş yetiştirelim,
7-Rüşvet, adam kayırma, kamu malını yiyen insanlara en ağır cezaları verelim ki hak yerini bulsun.
*Sosyal yapımıza sıkıntı veren uluslar arası sözleşmelerden uzak duralım. İsrail devletinin yaramazlığına karşı sessiz kalan dünyanın hangi sözleşmesi işimize yarayacak merak ediyorum.
Onun için “Devlet olun, devlet” demek durumunda kaldım.
Bu devlet bu haliyle korku, kaygı üzerinde bir heyecan içindedir. Dolayısıyla özgüveni olmadığı için de ciddi anlamda bir mesafe kat edemiyor.
Ya vatandaşın haklı sesine kulak verir daha emin bir tarzda yoluna devam edersiniz, ya da günü kurtarma adına seçim hileleriyle iktidarda kalmak için entrikalara başvuracaksınız.
Baksanıza başkanlık sistemi getirdik, ama vekil seçiminde dar bölge seçim yöntemini getiremedik, eyalet sistemini konuşmaktan çekiniyoruz.
Şu anda sistem Külliye üzerinde tek kanatlı yürüyor, meclis sembolik duruma düşmüş. Vekil adayı olmak için nerdeyse okur yazar olmak yeterli. bundan daha büyük bir kusur var mı?
Ülke Yasama, Yürütme ve Yargıdan oluşuyor diyoruz, Yürütme ve Yargıya adam alırken kılı kırk yarıyoruz fakat sıra Yasamaya gelinde “gel vatandaş gel” diyoruz. Dolayısıyla TBMM hem var, yok durumuna gelmiş, böyle mi 2023’e selam vereceğiz?
Bence iyi düşünüp, gereğini yapmak lazım, Türkçülük ve Atatürkçülükle bu ülke büyüyemez, huzur bulamaz, dünyası da ahreti de hem berbat, hem bedbaht olur.
Vesselam