Meslek hayatının önemli bir kısımını eğitim öğretim alanında geçiren yeni Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin eğitim öğretimin yeni yüzyılın ihtiyacına cevap vermesi için tüm paydaşları tarafından dert edinip, yapılandırılması maksadıyla bir çalışma ve çaba içinde olmaları gerektiğine dikkat çekerek, Aileden kamu kurumlarına, özel sektörden sivil toplum örgütlerine kadar toplumun bütün unsurlarının eğitimin inşa sürecinde yer alması gerektiğini belirterek, “her alanda yeni bir inşa süreci başlatmamız gerektiğine inanıyorum” dedi.
Bu şekilde vizyoner(uzgörü) ile tespit edilen bir hedef ortaya koyduktan sonra “ben vatandaşım” diyen her kesimden insanların bu çağrıya kulak kabartması gerektiğine inanıyorum.
Şu andaki haliyle;
Talim terbiye kurumlarında asıl olan “iyi insan yetişmek” olması gerekirken, neredeyse tüm paydaşlar akademik başarının peşine düşmüşler.
*Okul idarecileri puan sıralamasına ve torpile dayalı bir yöntemle atanıyorlar, okula git gel yaparak müdürlük yaptıklarına inanıyorlar, yani okulların swot analizi yapılmıyor; kısa, orta ve uzun vadede bir eylem planı okul idaresinin elinde yok,
*Öğretmen bu kadar maaşa bu kadar vazife diyordu, maaşlar kısmen düzeldi yine o pasif halleri devam ediyor,
*Veli öğrenciyi başından atmak için okula göndermeyi normal görüyor, defter kalem almakla işinin bittiğine inanıyor,
*Öğrenci sınıf geçmek ve vakit geçirmek için okul ortamını değerlendiriyor,
*Müfredatımız ise özellikle Fen derslerine Allah inancını yok sayarak, iman, edep ve marifet kavramlarından mahrum, tabir yerindeyse “ot” gibi insan yetiştiriyor.
Tabi istisnalar elbetteki var, ama genel olarak manzara budur arkadaş!
Şimdi elimizi vicdanınıa koyup bir değerlendirme yaparsak bu durumda olan bir talim terbiyeden “bir cacık olur” diyebilir miyiz?
Peki ne yapmak lazım bu devasa soruna çözüm getirme konusunda? Aynen Bakanımız Yusuf Tekin beyin dediği gibi eğitim öğretimin tüm paydaşları olarak bu soruna el atacağız/atmalıyız.
İdareciler, öğretmenler, veliler ve eğitim öğretimi dert edinen sivil toplum kuruluşları ile özel öğretimin temsilcileri bir araya gelip ilçemizin, ilimizin ve ülkemizin talim terbiye durumunu masaya yatıracağız.
Nasıl oluyor da gençlerimiz okudukça şahsiyetleri erozyona uğruyor, öyle ki insana “keşke okumasaydı” dedirtebilyorlar.
Talim terbiye müfredatından başlamak lazım. ilk önce Türkiye Amerikan yetkilileri arasında 1949 yılında Kahire’de imzalanmış Fullbright anlaşmasından çekilmek lazım,
Öğretmenliği sözleşmeli hale getirip çalışkan ve tembel öğretmen arasında teşvik edici farklar oluşturmamız lazım,
Veli eğitim öğretimin aktif bir aktörü haline getirilerek evde de okulda olduğu gibi çocuğu yetiştirmesi lazım,
Öğrenci bilecek ki, iyi insan olursa, iyi bir bilgi sahibi olursa hayatı kolaylaşacak, iş bulma sorunu olmayacak, topluma faydalı bir insan olabilecektir.
Önümüzdeki Eğitim şurasını bağımsız ve hür düşüncenin damgasını vurduğu, İslam'i ve insani değerlerimizin içinde yer aldığı bir müfredat ortaya koyarak öğretmenlerin hak adına rol model olduğu bir dünya bizi bekliyor, benden söylemesi.
“Yusuf Tekin, Tekin Bir Bakandır” o bu konuda bilemediklerimizi de biliyor. Bazı konuların kendisini aştığını da biliyor, hatta bazı konularda iyileştirme yapılırsa bile bakanlık adına müdahil olması gereğini dahi hissediyor ki, vatandaşları bu konuda uyanık olmaya davet ediyor.Daha ne yapsın arkadaş!
Haydi ya Allah
Eyüphan Kaya
muslumandunya.com genel yayın yönetmeni