Şu koruna virüs musibeti, dünyanın kaç bucak olduğunu bize gösterdi, anlayana tabi.
Tıpkı bir elektron akışı gibi yayılmaktan/yol almaktan hoşlanan ve hızlandıkça dalgasını genişleten bu musibet insan farkı gözetmeksiniz kişiyi yakalayıp ciğerine yapışıyor. Tıpkı aç bir aslanın ceylanı yakaladığı gibi, kimi insan bünyesi kuvvetli kurtulabilirken kimisi de Korona virüsüne av oluyor.
En büyük yayılma yolu temas ve nefes damlacıkları olduğu tespit edilen bu hastalık daha tedavisi bulunmadı. Ama yaş gereğinden fazla ilerlememiş ya da kişinin kronik rahatsızlığı yoksa ve zamanında müdahale edilmişse atlatma payı da yüksektir. Nitekim kâhır ekseriyeti de iyileşiyor elhemdulillah. Yani korona virüsle BİN kişi ölecekse BEŞ BİN kişinin de korkudan ölmesine meydan vermeyelim. Bu tür salgın hastalıklar bazen öyle ölümlere de sebep olabiliyor. Tedbirimizi alıp takdiri Allah’a bırakacağız o kadar.
Kaderler üstü kader tıkır tıkır işliyor, baksanıza Korona virüsü AB’de ve ABD’de de yuvalandı. Tabi geçtikleri yerde de iz bıraktı, Çin’e bir tokat attı, İyi insanların vicdanını sızdıran İran gibi ülkelerin de daha fazla canını yaktı. Bizim ülkemiz de masum değil bunu da unutmayalım!
Diyanet Riyasetinin vakit namazları ve bahusus Cuma namazlarına ara vermesi yerinde bir karardı. Tabi beş vakit ezanın okunması hoş bir seda olarak “evde kal” idari uygulamasına huzur katıyor, bu hassasiyetten dolayı Diyanete ve din görevlilerimize müteşekkiriz, biz dışarı çıkmıyoruz ama onlar beş vakit ezanımızı okuyup, bizi evde de olsa cemaatle namaza davet ediyorlar.
Önce 65 ve üstü, daha sonra 20 yaş altı kimselere dışarıya çıkma yasağının gelmesi de yerinde alınmış kararlardır. Maalesef bazı 20 yaş altı kimseler sokakta daha dengesiz hareketlerde bulunuyor, tavsiye edilen tedbirlere dikkat etmiyorlar.
Gerek Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Gerekse Milli eğitim bakanı Ziya Selçuk alanı ile ilgili tereddüde mahal vermeyecek kadar ekranların karşısında ve sorulan sorulara kaçamak cevap vermeden kamuoyunu rahatlatıcı açıklamalar yapıyorlar.
Bu musibet münasebeti ile açılan yardım paketi ve “milli dayanışma” ile toplanan yardımların yerli yerine gideceğine de inanıyorum.
İki milyon dar gelirli vatandaşlarımıza BİN’er lire verildi bile. Ama toplumda yardım listelerinde yer almadıkları halde muhtaç kimseler varsa onlara da ulaşmak gerekir.
Mesela;
*Daha önce düzenli bir işi olmayanlar,
*Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının listesinde olmayanlar,
*Kendi özel işini kaybeden Bağ-Kur’lular,
*Okul kantinlerini işletenler,
Buyurun diğer dezavantajlı vatandaşları siz söyleyin.
Bu süreçte mutfağı aşsız kalan birileri varsa birinci derecede sorumlusu muhtarlardır.
Duyuyoruz işte kimi fakir fukaranın sağında solunda yardımlar dağıtılıyor ve kendisi talep edince “efendim listede isminiz yok” deniliyor, tabi dağıtıcı bir açıdan haklı, ama anında adını yazıp en kısa zamanda bu durumda muhtaç olan vatandaşlarımıza da yardım kolileri dağıtılmalıdır, bu yetki dağıtıcılara verilmelidir diye düşünüyorum.
Bu süreçte resmi sivil, devlet millet kimin gücü neye yetiyorsa yapacağı ilk iş gıda yardımını yapmaktır. Eğer birilerinin mutfağı boş kalırsa vay halimize. Çünkü aç olan birine “hele bir az sabret” diyemezsiniz.
Eğitime zaten ara verildi, Sağlık çalışanları sağ olsunlar gece gündüz demeden vazifelerinin başında, diğer kurumlar esnek mesai tarzı ile çalışıyoruz.
Cumhurbaşkanımız “Tekalifi milliye” emirnamesinden bahsetti. O tamimi yayınlayan Mustafa Kemal daha Atatürk soyadını almamıştı. Büyük Millet Meclisi yani birinci Meclisi arkadaşlarıyla kurmuş topluma bir umut ve güven gelmişti. “Tekalifi Milliye” baş göz üstüne ama Birinci Meclisi de istiyoruz.
Tabi Türkiye eski Türkiye değil o zaman 13 Milyon nüfusu vardı şimdi ise 13 Milyon emeklisi var.
Tekalifi Milliye maddelerinin bir tanesi bile bu gün uygulanamaz, fakat günümüz şartlarına uygun bir katkı istenebilir diye düşünüyorum.
Mesela maaşı 3000 liradan fazla olan tüm memur/işçi ve emeklilere bir defasına mahsus %10’luk bir kesinti yapılabilir(sağlık çalışanları hariç).
Evet ilk ödemede belki devlet sıkıntı çekmeden vatandaşa yardımcı oldu, ama süreç uzarsa ödemede sıkıntı yaşanabilir.
Kimimiz işe gitmeden maaş alıyoruz,
Kimimiz esnek mesai yaparak maaş alıyoruz,
Kimimiz de “evde kal” idari tedbiri sayesinde birçok masraftan kurtulduk, en basitinden arabanın yakıt masrafı gibi. Bazılarının da kahve paraları cepte kaldı.
Dolayısıyla bu kesinti aslında hepimizi manen rahatlatacak, ruhen bize huzur kazandıracaktır diye düşünüyorum.
Haydi ya Allah! kalbî, kavlî, fiilî dualarla zaman dayanışma zamanıdır diyor, öncelikle ülkemize, daha sonra tüm dünyaya geçmiş olsun diyorum.
Umarım herkes kendince bu musibetten bir ders çıkarır.