MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup konuşmasını öyle bir dua ile tamamladı ki ‘amin’ dememek elde değil.
Konuşmasını “Allah bu Ramazan ayını milli, manevi açıdan toparlamamıza vesile kılsın” duasıyla tamamladı. Elbetteki bu duaya ‘amin’ denilir.
Hani bir söz var “Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz” deniliyor, aslında bu ifade bir hadisin dolaylı bir tercümesi gibi. “Allah suretinize ve sözlerinize bakmaz, kalbinize ve fiillerinize bakar” hadisi şerifi.
Tabi islam’da beyan esastır, ben Bahçeli’nin bu duasını hayra yoruyorum. Çünkü Milli ve Manevi toparlanma bu milletin bakasının, huzurunun, büyümesinin bir gereğidir.
Bu duanın gereğini yapmak için aşağıdaki konularda ciddi bir çalışma gerekir;
1-Eğitim öğretimden başlamak lazım,
2-Sistemin kırmızı çizgilerine basmak lazım,
3-İslamin sabiteleriye barışık olmak lazım.
Bunu yaptığımız zaman bu duanın fiili kısmını yerine getirmiş olacağız.
Bir duada kalp, söz ve davranış uyumu varsa gerisi Allah’a kalmış, Heci Bektaş-ı Veli’nin hoş bir sözü var, diyor ki; “işin Allah’a kalmışsa olmuş bil”
İşte görüyorsunuz milli ve manevi birikimiz her fırsatta imdadımıza yetişiyor.
Gelin yukarıdaki madeleri özetle açalım.
*Evvelen Milli Eğitimimizi Fullbrihgt sözleşmesinin kurnaz esaretinden kurtarmak lazım. Bu sözleşme gereği 4’ün Türkiye vatandaşı, 4’ü Amerikan vatandaşı olan bir komisyon ile nice hayati kararlar alınıyor, oylar eşit çıksa ABD misyon şefi/konsolosu ne dese o oluyor. Böyle bir komisyon işleyişi dünyada görülmüş mü? Malumunuz bu şu anlama geliyor, verilen kararlarda Amerikan daima galip demektir. Ayrıca bu sözleşme gereği Eğitim Öğretimi geliştirem dairesinde de Amerikalılar çalışıyor. Bu tehlikeli gidişat bu güne kadar gelmiş, ama böyle gitmemeli.
Eğtim Öğretim müfredatını, Dil, Kültür, Din ve Sahih tarihle barışık bir duruma getirilmeli. O zaman Milli/Manevi toparlamaya bir derce fiili dua etmiş oluruz.
*Türkiye Cumhuriyeti sistem olarak “İlahi öğretinin” zıddına şekillenmiş bir latini/ladini sistemdir. Bir an evvel bu sıkıntılı yasa ve teamüllerden kurtulmak lazımdır. Bu ülke, bir kişinin adına ortaya konulan ilkelerle yönetilemez. Üsletik bu kişi İslam’i değerlerle barışık biri de değilse vay halimize, şimdiye kadar bu sistem ülkemize huzur getiremedi, bundan sonra da getirmesi mümkün değildir.
Ne zaman ki Anıtkabiri müze haline getirirsek o zaman milli ve manevi kalkınmaya yol açılır. Milli manevi değerler tarihin derinliklerinden gelen değerlerdir. Öyle Jöntürklerin Türkçü yaklaşımı ile milli menevi değerlere sahip çıkamayız.
*İslami sabitelere gelince bu millete, bu memlekete sahip çıkmak istiyorsak, huzur ve refah kazandırmak istiyorsak islamın temel değerleriyle barışık bir sistem kurmak zorundayız.
Haksız yere adam öldürenler için kısasa kısas cezası getirmenin yanısra Kumar, Faiz, Zina, İçkiyi İslam’ın emrettiği gibi yasaklamak lazım.
Nitelikli hırsızlığın elini de kolunu da kesmek lazım geldiği gibi, Devlet malını çalanlara caydırıcı cezalar getirmemiz gerekiyor.
Aldatma, İhanet, emanete riayet etmeye, ölçü ve tartıya dikkat etmeye çalışmalı, aksine davrananları cezalandırmak lazım.
Ben üç madde üzerinde durdum ama inanın bu maddeler ‘ama’sın yerine geirse 103 madde de kendiliğinden yola koyulur.
Kürt meselesi de, Adalet sorunu da çözülür, kamu ihale farelerine de gereken ders verilir. Çek senet mafyası da, toz tacirleri de ortada kalmaz.
İşte o zaman Milli manevi toplarmamız her geçen gün oluşur/olgunlaşır. Günden güne durumumuz iyiye doğru gider, hem dünyevi hem ührevi açıdan terakki etmiş oluruz.
Haydi ya Allah ne güne duruyoruz?