Bu sözleşmeyi kabul etmek, ona göre yasal düzenleme yapmak rezaletin daniskasıdır. İsterseniz buyur beraber bakalım.
Bu sözleşme yüzünden;
Daha önce 18 yaş altı evlilikler yapan kimseler tecavüzcü olup, her biri 7-8 yıl ceza yedi, eş ve çocukları boynu bükük hayatın içinde savrulup duruyorlar.
Kendi içinde tezat içeren bu sözleşme 18 yaş altı tüm kız çocukları kadın olarak tanımlanıyor, ama 15-18 yaş aralığında ne resmi ne de dini nikaha müsaade etmiyor, fakat flört ve cinsel birlikteliği serbest ediyor, bu konuda baba da dahil kimsenin kızı uyarma hakkı yoktur.
Bu sözleşme gereği çıkan 6284 numaralı yasa yüzünde yüz binler eşleriyle mahkemelik oldu, erkek evden uzaklaştırma aldı, 150 binden fazla boşanma oldu, onun iki katı kadar kız ve erkek çocuklar baba hasretiyle yaşıyor.
Bu yasaya göre kadına karşı fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet diye yeni yeni şiddet türleri icat edildi, herhangi birisini uygularsa koca evden uzaklaştırma alıyor, öyle geniş bir alanı var ki sınırı belli değil bu şiddet kavramının.
*Allah aşkına hangi evde tartışma yaşanmamış/yaşanmıyor? Amaç kadın erkeği birbirine düşman etmek, aralarını açıp ayırmak, kadını boynu bükük sokakta bırakmak ve erkeğe namussuzluğu kabul ettirip, domuzlaştırmaktır.
Öyle bir bela ki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği diye bir faciaya öncülük yapıyor, hukuki eşitlik dışında çok farklı belalara kapı açıyor.
Kadın- erkek tuvalet ve hamam birliğine kadar mücadeleleri devam edecek.
Öyle mendebur bir sözleşmedir ki, erkek-erkeğe evlenmesine, kadın kadına evlenmesine, kedi köpekle dahi partner adı altında evliliğin yasal alt yapıya kavuşana kadar mücadelesi devam edecektir.
Bu tarz evliliklere “Cinsel Eğilim” deniyor; Lezbiyen, Gay, Biseksvel Trans(LGBT), bunların ne anlama geldiğini bir zahmet siz araştırın, ayrıca bunların üç hevesleri daha var; çocuk sevici, hayvan sevici bir de ölü sevici, fazla dikkat çekmesin diye bunları bu aşamada söylemiyorlar. Bunlar öyle edepsizlerdir ki yarın, biz birleşirken niye birileri bizi seyr etmiyor deseler inanın. Utanmadan Gök kuşağı renklerini yedi milyar insandan çaldılar haberimiz yok, bir de onur kavramını şerefli insanlardan aldılar. Şükür edelim ki şeref kavramını şeref kavramını kullanmadılar, onur zaten yabancı bir kavramdı, onların onuru onlara olsun bizim şerefimiz bize yeter tabi müsaade etseler.
O sözleşme ki nihai hedefleri arasında çocuğa kız erkek demek ayırımcılığa girip öğretmen öğrencisine, kızım ya da oğlum diyemeyecek, ancak ikinse de evladım diyebilir.
Öyle bir bela ki, normal davalarda uzlaşma tavsiye edilirken kadın erkek arasında uzlaşmayı yasaklamaktadır. Hemen her davada kişi davasından vazgeçebilir ama karı koca arasında dava açıldı mı kadın dilekçe verse de kamu davası olarak yine mahkeme devam eder.
Korkarım bu oyuna gelip, çeyrek asır kadın erkek kavgasıyla vakit öldürürüz, adamlar açık bir ifade ile ibneliği bize değer olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Kardeşim ben bu belayı nasıl anlatayım, her tarafı küfür, her tarafı namussuzluk, her tarafı ben erkeğim diyen insanın şah damarını kabartıyor.
Bu sözleşmeyi İngiltere imzalamış uygulamıyor, ülkemize para vererek uygulamamızı istiyor,
Rusya bu sözleşmeyi kabul etmiyor,
Ermenistan feshi için imza kampanyasını açmış, onunla mücadele ediyor.
Benim vatandaşımdan çıt yok, Türkiye Aile Meclisi olarak iki yıldır imdat, imdat diye bağırıyoruz, kimi muhafazakar vatandaş dahi “nedir bu İstanbul Sözleşmesi her seferinde dile getiriyorsunuz diye sitem ediyor.” Senin muhafazakarlığını yesinler behey gafil!
Tutturmuşlar beka sorunu, beka sorunu… yahu asıl beka sorunumuz İstanbul sözleşmesiyle sıkıntıya düşmüş/düşüyor.
Ben kızıma nasihat olsun diye bir uyarıda bunamıyorsam,
Eve geldiğimde tanımadığım bir erkek evimde olduğu halde eşimden hesabımı soramıyorsam,
Komşu dairemin birinde erkek erkekle evli, diğer dairede kadın kadınla ile evli ise,
Bir başka binada kişi köpeğiyle evlenmişse, benim bekam nerede kalıyor söyler misiniz?
Düşman üzerimize gelse bir gün onu geri göndermeyi biliriz evel Allah, fakat toplum bu şekilde dejenere olursa bunun telafisi çok zor.
Peki biz ne günah işledik ki başımıza bunlar geliyor acaba?
Biz kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gördük,
Babasının mirasından mahrum ettik,
Çarşı pazarda aldığımız fırçanın hıncını eve gelip eşimize yansıttık,
Eşimiz doğum yapınca erkek doğurduysa yüzümüz güldü, kız doğurduysa yüzümüzü ekşittik,
Kısacası biz dinimize ihanet ettik, cezasını da çekiyoruz. Eğer İslam’ın kadına verdiği hakkı yaşama geçirseydik bu gün biz Avrupalılara doğruyu direttirdik.
Gelin ülkemize sahip çıkalım,
Boşanma sonrası süresiz nafaka meselesine çözüm bulalım,
Çocuk hazcına çare bulalım,
18 yaş altı helalinden evliliğin önünü açalım, kim hangi uygun yaşta evleniyorsa evlensin.
Kızlarımızı meslek hayalleriyle oyalayıp kirlenmesine meydan vermeyelim,
Ev hanımlığı cazip hale getirelim,
Evliliği kolaylaştıralım,
Zina, Kumar, Faiz, Alkol tüketimine cevaz gösteren yasaları düzeltelim,
Hak hukuk meselelerine ilahi öğreti gölgesine adil bir ayar getirelim.
Kısacası Allah ile barışık bir nizam, tarih, inanç ve kültürümüzle barışık bir hayat sürmeye başlayalım.
Bakın bu gavurların arkasına düşsek rezil bir toplum haline geleceğiz, yazıktır, günahtır bu halka bu haksızlığı yapmayalım.
Bir an evvel İstanbul Sözleşmesinin 80.maddesinin verdiği ruhsatı kullanarak bu işten vazgeçelim.
BM’nin CEDAW sözleşmesini feshedelim.
Bak sana Tabipler birliği, Barolar birliği, Belediyeler birliği işini gücünü bırakmış Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Anadolu’ya bulaştırmak için elinden geleni yapıyorlar.
Ayrıca AB fonundan para almak için en kolay yol projenin bir kenarına Toplumsan Cinsiyet Eşitliğinin olması lazım, yoksa kolay kolay fondan para alamazsınız.
Bu tür projelere verdikleri paralara lanet olsun!
Kürtçe bir laf var; “Tumaî bê merêv gu dê de xwarinê” (tamakarlık insana dışkı yediriyor.) Bu sözleşmeyi para için hoş görenlerin hali de budur.
Peki ne yapalım?
Kimin gücü nereye kadar yetiyorsa, sesi ne kadar yüksek çıkıyorsa, hem milletvekillerine, hem Reis’i Cumhura, hem Bakanlara, en önemlisi de vatandaşlarımıza bu tehlikeyi anlatalım. Çünkü bunu düzeltmenin yolu Meclisten geçer.
Bu sözleşmenin arkasında duran Feministleri, Mor-çatı, Selis kadın, Hebun maalesef KADEM ve ismini sayamadığım diğer oluşumları da Allah’a havale edelim/ediyorum.
Benden söylemesi.
Eyüphan Kaya
Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu bölge Başkanı