“Efendim benim bütün gençlerim 12 yıl zorunlu eğitim görmüş” demekle hava atmanın bir değeri yok. Önemli olan bu eğitimle senin yetiştirdiğin insan profili, vatandaş kalitesi, beşeri sermaye. Yoksa 12 yıllık okul gencin yaratıldığı temiz fıtratını bozuyorsa vay halimize!
Talim terbiye ile yetişen insanın iki yönlü gelişimi önemlidir. Biri dünyaya bakan yüzü pozitif alandaki başarısı, yani ekonomik kazancı, diğeri ise hem dünyaya hem ahrete bakan yönü yani şahsi tekamül, olgunlaşma ve insani kalitesi.
Peki 12 yıllık zorunlu eğitimin bu iki alandaki başarısı kayda değer mi? Gelin bu sorunun cevabını beraber bulmaya çalışalım,
*Pozitif başarını merak ediyorsanız PISA sonuçları ortada,
*İnsan Kalitesini merak ediyorsanız sokakları bir dolaşın cevabınızı alırsınız,
*Beşeri sermaye olarak totalde vatandaş kalitesini merak ediyorsanız onu da az çok anlarsınız.
Kısacası iyi bir talim terbiyemiz yok, bu orijinal isme dahi tahammül edememişiz. Talim Terbiyeyi eğitim öğretim yapmışız, Talebe de Öğrenci olmuş.
Çünkü terbiye kavramı şu andaki eğitim öğretimimize ağır geliyor.
***
Uluslar arası Öğrenci Değerlendirme Sınavı(PISA)’da, Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı(OECD) üye ülkeleri arasında yapılan sınavda hep sondan üçüncü beşinciyiz. Yani dünya artık eskisi gibi ülkeleri tanımak için tonlarca para verip, onlarca yıl zaman harcamıyor, “getirin şu PISA sonuçları” deyip ona göre senin gençliğine karne veriyor.
PISA, 15 yaş grubu öğrencilerine 3 yılda bir uygulanan bir sınav, bir çok öğretmenimizin sınavdan haberi bile yok. Matematik ve Fen okuryazarlığı adıyla sınavlar yapılıyor.
Ben bir ara lise müdürüyken PISA seminerine gitmiştim, İl Milli Eğitim Müdürülüğüne dedim ki “bu konuda Zümre Başkanlarını aydınlatmamız lazım”, defalarca dile getirdim başta il müdürü olmak üzere sesimi duyan olmadı. Bu konuda üç yazı yazdım, koordinatör müdür olduğum bölgenin zümre başkanlarına anlattım ve kanal 21 yerel televizyonunda anlattım. Bundan fazla da yapacağım bir şey yoktu zaten. Ama doğru olanı şuydu, belli bir plan dahilinde ilgili derslerin tüm zümre başkanlarına anlatmamdı.
***
Peki insan kalitemizi beğeniyor muyuz? Büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi öğretebiliyor muyuz gençlerimize? Kullandıkları dil, giydikleri elbise, yaşamayı tercih ettikleri ortam gerçekten gelecek vaad ediyor mu?
Para vererek yırtık elbise giyen, orada burada sarılıp sevişen, günlük sevişmeleri hak ve özgürlük bilen gençlik sizce gelecek vaad ediyor mu?
***
Hele bakın bakayım, meslek erbabı, özgüveni yüksek, rızık kaygısını taşımayan, çok üreten, az tüketen bir vatandaş yetiştirebiliyor musunuz? Ben bazen diyorum ki, “Devlet Planlama Teşkilatına hakkımı helal etmem, bunlar neyin planlamasını yapıyorlar acaba?” 18+8=26 milyon öğrencilerimizin geleceği için bir planları var mı? Ben pek sanmıyorum, gençliğimizin gözü kamu çalışanı olmakta, kamu çalışanı ise üretimden çok tüketim elemanıdır.
Bütün bu izahattan sonra hala zorunlu eğitimde diretiyorsak ortada bir sıkıntı var, birilerinin zorlaması var, madem benim lise mezunum ayağı üzerinde duracak kadar yetişmiyor neden 4 yıl ömründen alıyoruz?
Biz bu konuda Almanlardan daha mı bilinçliyiz? Onlarda zorunlu eğitim 9 yıl üstelik bu süre içinde dört ders mecburi, diğerleri isteğe bağlı seçmelidir.
9 yıl boyunca Alman Dili, Alman Dini, Alman Tarihi, Alman Kültürü, ile terbiye olunca Alman gibi Alman yetişiyor.Aslında insanın olgunlaşması üzerinde etkili olan asıl dersler bunlardır.
Biz de ise 12 yıllık zorunlu eğitimden sonra 12 kişi bir araya gelse her bir kafadan bir ses geliyor.
Buyur bizde de 1+4+4=9 yıl eğitim mecburi olsun, ama ismini değitirelim “vatandaşlık eğitimi” diyelim, müfredatımızı da yenileyelim, ya da lise de mecburi olacaksa açık liseyi cazip hale getirelim, bir öğrencinin örgün eğitimdeki devlete maliyeti ne kadara mal oluyorsa yarısını öğrenciye burs olarak verelim. Diğer yarısıyla da hiç olmazda zorunlu eğitime tabi öğrencilerimize bir öğle yemeği verebilelim, taşıma okullarında dışarıdan gelen öğrencilere yemek veriyoruz, ama okulun bulunduğu köyün öğrencilerine yemek veremiyoruz, burada bir terslik yok mu?
Vah ki ne vah!